Oktay KAYNAK
Bilim ve Gelecek dergisinin
95. sayısında ‘’Neden Dik Yürüme, Büyük Beyin ve Kılsız Beden?’’ başlıklı yazı
yer aldı. Bu yazıda hem yanlış bilgiler var hem de bugün artık gündemde olmayan
tezler sanki geçerliliğini koruyor gibi sunuluyor. Ayrıca benim ileri sürdüğüm önermeler de
yanlış aksettiriliyor.
Söz konusu yazının giriş
bölümünde Austrolopithecus Sediba’nın taksonomik konumunun tartışmalı olduğu
iddia edilmiştir. Au. Sediba’nın taksonomik pozisyonu tartışmalı değildir. Yazıda
da Sediba Australopithecus cinsi olarak anılıyor zaten. Kaldı ki Sediba’nın taksonomik
konumu tartışılmamaktadır. Genellikle her yeni bulunan Australopithecine fosillerinden
sonra sorulduğu üzere ‘’Kayıp Halka mı?’’,
‘’En Yakın Ortak Ata mı?’’ soruları sorulmaktadır. Bu sorular taksonomik
konumun tartışması değildir. Taksonomik tanım dünyanın çeşitli
üniversitelerinden Sediba çalışmasına katılan 80’nin üzerinde akademisyen
tarafından yapılmıştır ve Sediba bir Australopithecus’tur. En yakın ortak ata
tartışmasının nedeni Sediba ile (1,977 milyon yıl önce) ilk homo cinsi olarak
kabul edilen Homo Habilis (1,9 m.y.ö.) arasındaki zamansal yakınlıktır. (Susman R.L. , Stern J.
T. 1982), (Johanson DC
et. Al 1987) Ben makalelerimde Sediba’nın bu derece titiz tarihlendirilmesinin
nedenlerini irdeledim.
Yazıda bazı homo cinslerinin
Sediba’yla aynı zamanda yaşadığı öne sürülmektedir. Homo cinsi,
Australopithecinelerin evrimleşmesi sonucu oluşmuş bir cinstir. Eş zamanlı
yaşamaları mümkün değildir. Bu insanın evrim mekanizmaları ve süreçlerine ters
düşmektedir. (Pickering
R. et al. 2011)
Bugüne dek yazdığım
makalelerde, verdiğim konferanslarda, yaptığım sunumlarda Ausralopithecin’lerin
SEMİARBOREAL-SEMİAQUATİC olduğunu önerdim. Sediba da beni doğruladı.
SEMİARBOREAL-SEMİAQUATİC tanımı bir bütün olarak düşünülmelidir ve bir yaşam
biçimi olarak algılanmalıdır. Bu tanım bilim literatüründe Python molurus
bivittat ve Python reticulates denilen pythonlar için kullanılmaktadır. Bu
bütünlüklü tanım Australopithecuslar için ilk kez tarafımdan kullanılmıştır.
Aquatic denmiştir, arboreal denmiştir, terresterial denmiştir, semiaquatic denmiştir
ama SEMİARBOREAL- SEMİAQUATİC gibi bütünlüklü bir tanım yapılmamıştır. Şimdiye
kadar hiçbir yerde, hiçbir zaman, hiçbir kimse tarafından SEMİARBOREAL-SEMİAQUATİC
olduğu söylenmemiş ve yazılmamıştır.
Bu tanımlamalarımın ve analizlerimin sonucu olarak
yukarıdaki makalemde anlattığım gibi SIĞ SULARDA AYAĞA KALKMA önermemi açıklarken suda ayağa kalkma
önermemi kanıtlayabileceğini düşündüğüm bir deney önerdim. Bu deney şimdiye
kadar hiçbir yerde, hiçbir zaman, hiçbir kimse tarafından önerilmemiştir.
(Kaynak O. 2007), (Kaynak O. 2010), (Kaynak O. 2011a).
Prof. Lee Berger elindeki
Au. Sediba’nın el reprodüksiyonunu göstererek, ‘’ Bu homo Habilis’in elinden daha gelişmiş bir eldir.
Ama bu el Au. Sediba’nın 420 cc’lik beyni ve nispeten ilkel yapılarıyla
birlikte bulunmamalıdır.’’ demiştir. (3) (Kivell T.L. et al. 2011) Çünkü bugüne dek bilinen
şudur; El ve beyin birlikte birbirini karşılıklı etkileyerek gelişmişlerdir.
İnsanın akıllı canlı olmasının ana nedeni ayağa kalkması ve ellerin boş
kalmasıdır denmektedir. El boş kaldığı için kullanılarak hem kendisini hem
beyni geliştirmiştir diye bilinmektedir. Prof. Lee Berger araştırma grubu bu
çelişkiyi reorganize bir beyin olmalıdır diyerek aşmaya çalışmışlardır. Ben ise
beyinle elin bu güne dek bilinen interaktif bir şekilde birbirini etkileyerek
değiştirdiği ve geliştirdiği şeklindeki sava yanlıştır diyorum. Homo Habilis’in
elinden neden daha gelişkin bir eldir? Sorusuna yanıt; çünkü Akıl Taklası
atılmış, bu takla beyin büyümesini tetiklemiş ve başlatmıştır. Büyük bir
olasılıkla homo cinsleri beslenme ve barınma sorunlarına karada çözümler
üretmeye başlamışlardır. Midye toplayıcılığı ve balık avcılığı işi yaşamlarında
daha az yer tutmaya başlamıştır. Bu nedenle o balıkçı elleri karasal ellere
dönüşmeye başlamıştır.
Hiçbir kurum, hiçbir bilim
insanı belirli sınırlar içindeki beyin büyüklüğüyle, akıl arasındaki ilişkiyi
reddetmemektedir. Yukarıdaki makalemde beyin sığası için eşik değer
anlatılmıştır.
Yazıda MYH16-Gen mutasyonu
yoluyla beyin büyümesi açıklanmaya çalışılmaktadır. MYH16 genini bulan ekibin
başkanı Hansell H. Stedman SPIEGEL ONLINE Wissenschaft - 25.03.2004
sayısında "Wir behaupten nicht, dass allein diese Mutation uns als Homo
sapiens definiert" yani "İnsanı
insan yapanın sadece bu mutasyon olduğu iddiasında değiliz"
demektedir. (Verrengia J. 2004)
Au. Sediba’nın topuk kemiği
için araştırma grubunun yazdığı Au. Sediba’nın ayağı ile ilgili makalenin ‘’hiçbir
yerinde tam bir primat topuğu denmemektedir’’ diye ilgili yazıda bir ifade
kullanılmıştır. Oysa ki makalenin giriş bölümünde ‘’However, Au. sediba is
apelike in possessing a more gracile calcaneal body and a more robust medial
malleolus than expected.’’yazmaktadır. Yani Au. Sediba’nın narin bir topuk
kemiğine sahip olarak maymun benzeri olduğu yazılmaktadır. Türkçesi: Sediba maymun benzeri bir topuk kemiğine sahiptir. (Zipfel B. et al 2011), Ayrıca
Prof. Lee Berger bir röportajında Sediba’nın topuk kemiği için chimpanzee-like
(şempanze benzeri) tanımını kullanmıştır. (1) Au. Sediba’nın topuk kemiği kendisinden 1,2
milyon yıl önce yaşamış olan Au. Afarensis’in topuk kemiğinden daha narindir.
Bu Sediba’nın bataklık ya da daha yumuşak su zeminlerinde yaşamış olduğunu
gösterebilir. Ayrıca Afarensis’in bulunduğu Afar bölgesi volkanik bir bölgedir.
O bölgedeki göl ve su zeminleri Sediba’nın yaşadığı bölgeye göre volkanik
olması nedeniyle daha serttir. Bu sertliktir ki Afarensis’in topuk kemiğindeki
homo topuk kemiğine doğru gidişi hızlandırmıştır.
Yazıda Sediba’nın
morfolojisindeki ağaç yaşamına bağlı hareket adaptasyonlarını halen tam
anlamıyla yitirmediği itiraf edilmekte, fakat neden böyledir? diye
sorulmamaktadır. Sediba yaşadığı dönemde en az 4-5 milyon yıldır bipedal
olduğu, yani ağaçtan yere indiği düşünülen bir Australopihecus cinsidir.
Arboreal özelliklerini hala taşımasının nedeni de yukarıdaki makalemde
anlatıldığı gibi halen geceleri ağaçta uyuduğu, avcılarından kaçmak için ağacı
kullandığı içindir.
Yazının bir yerinde obstetric hipotezi diye bir tez
olmadığı iddia edilmektedir. Yazının başka bir yerinde ise benim obstetric
hipotezini reddettiğim iddia edilmektedir! (2), (3), (4)
Yazıda iki ayaklılığın daha az enerjiye mal olduğu
ve buradan arta kalan enerjinin organizma tarafından kullanılarak beynin
büyümesini sağladığı hipoteziyle beyin büyümesi açıklanmaya çalışılmıştır. Bu
tez artık savunulmuyor. Çünkü iki ayaklı lokomosyonun daha fazla enerji
gerektirdiği bilimsel deneylerle saptanmış ve yayınlanmıştır. (Nakatsukasa M.
et al. 2006), (Teber S. 1996) Australopithecinelerin bipedal oluşları iki
ayaklılığın daha az enerjiye mal olmasından değil, çevresel olağanüstü
zorunluluklardandır.
Akıl Taklası teziyle gelişim
gecikmesi ve eskiden ata türlerde sadece çocuk yaşlarda gözüken özelliklerin, evrim
sonucunda, gelecek torun nesillerde yetişkin bireylerde de gözükmeye başlaması
demek olarak tanımlanabilecek neoteninin hiçbir ilgisi olmadığını her ikisi
hakkında bilgi sahibi olan disiplin içi bilim insanları anlayacaklardır.
Sorulmayan
Soru
İnsanın evrim sürecinde iki
ayaküstüne kalkıp, dik gövdeli olmaya başladığında RAHİMDEKİ EMBRİYONUN BAŞINA
NELER GELDİ? EMBRİYO BU DİK GÖVDELİLİĞE NASIL TEPKİ VERDİ, NASIL UYARLANDI?
Sorularını hiç kimse sormamıştır. Bugüne dek bütün araştırmacılar ayağa
kalkanla insan evrimini açıklamaya çalışmışlardır. Ben ise ayağa kalkana değil,
ayağa kalkanın rahmindeki embriyoya baktım. Ayrıca şempanzeden insana bir
embriyo transfer edilerek Akıl Taklası tezimin sınanabileceğini önerdim. Akıl
Taklası tezi ve bu deney şimdiye kadar hiçbir yerde, hiçbir zaman, hiçbir kimse tarafından
önerilmemiştir. (Kaynak O. 1983), (Kaynak O. 1998), (Kaynak O. 2007), (Kaynak
O. 2008a), (Kaynak O. 2008b)
Yazıda hem suda ayağa kalkma
önermesi reddedilip, hem de 2010 yılında Die Naturwissenschaften adlı dergide Carsten
Niemitz’in ‘’The evolution of the upright posture and gait—a review and a new
synthesis’’ adlı makalesine atıf yapılarak suda ayağa kalkma önermesinin benden
önce yapıldığını kanıtlama çabasına girilmektedir. Bu önerme 1983 ten 2007’ye
kadar çeşitli platformlarda sözlü; 2007’den itibaren de yazılı olarak tüm
makalelerimde ayrıca konferans, sempozyum ve kongrelerde tarafımdan dile
getirilmiştir. 2010 Yılında yayınlanan bir makale nasıl olur da 2007 yılında
yayınlanmış bir makaleye kaynak olur?
Yazının
Yanlış Mantığı
Yazı esas olarak iki
bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm benim önermelerimi çürütme çabalarından;
ikinci bölümse bu yanlış oldukları ileri sürülen önermelerin bana ait
olmadığını kanıtlama çabasından ibarettir. EĞER BİR ÖNERME YANLIŞSA, BU ÖNERMENİN
KİMİN TARAFINDAN YAPILDIĞININ NE ÖNEMİ VARDIR? BUNU KANITLAMAK İÇİN BU KADAR
ÇABA NİYE?
Sonuç olarak kaynakçalar da
yanlışlardan nasibini almış, Cumhuriyet Bilim Teknoloji Dergisinin 1290.
Sayısında yayınlanan ve eleştirildiği iddia edilen makale o makale değildir.
C.B.T. 1290 sayılı dergide yayınlanan makalenin başlığı ‘’Akıl Taklası Bakış
Açısıyla Au. Sediba’nın analizi’’dir. (Kaynak O. 2011b) Kaynakçalarda C.B.T.
1290 dergisinde yayınlandığı iddia edilen ‘’Akıl Taklasını İlk Au. Sediba mı
Attı? başlıklı yazım bir internet sitesinden alınmıştır.
Yazı bir yanlışla başlayıp,
başka bir yanlışla bitirilmiştir!
2007 yılında Cumhuriyet Bilim
Teknoloji dergisine ‘’İnsan Nasıl İnsan Oldu?’’ başlıklı yazımı gönderdim.
Dergi ‘’İnsan Nasıl İnsan Oldu?’’ başlığının arkasına ‘’Yeni Bir Öneri’’
ibaresini ekleyerek yayınladı. O günden bu güne hiçbir kurum ve kuruluştan veya
bilim insanından bunun neresi yeni bir öneri diye bir tepki almadım. Hacettepe
Üniversitesi, Ankara Üniversitesi ve Ahi Evran Üniversitesinin birlikte
düzenledikleri ve Türkiye’nin birçok üniversitesinden birçok akademisyenin
katıldığı IV. Ulusal Biyolojik Antropoloji Sempozyumunda (2010) ‘’İnsanın
Evriminde Dik Duruşun ve Beyin Büyümesinin Nasıl Gerçekleştiğine Dair Yeni Bir
Hipotez’’ başlığı altında bildiri sundum. Bildirim bu başlıkla bildiri özetleri
kitapçığında yayınlandı. (Kaynak O. 2010)
Dokuz Eylül Üniversitesi, Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Tabiat
Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi, Akdeniz Üniversitesi, Celal Bayar
Üniversitesinin düzenlediği XI. International Symposium on ‘’Disorder Systems:
Theory and Its Applications’’da Yeni Bir Hipotez başlığı altında sunum yaptım.
Hiçbir kurum, kuruluş bunun neresi yeni bir hipotez diye bir soruyla karşıma
gelmedi.
KAYNAKÇALAR:
Bernhard Zipfel, Jeremy M.
DeSilva, Robert S. Kidd, Kristian J. Carlson, Steven E.Churchill, Lee R.
Berger. The Foot and Ankle of Australopithecus
sediba. Science 9 September 2011: 1417-1420. DOI:10.1126/science.1202703
Johanson DC, Masao FT, Eck GG, White TD, Walter RC, Kimbel WH, Asfaw B, Manega P, Ndessokia P, Suwa G New partial skeleton of Homo habilis from Olduvai Gorge, Tanzania. Nature
Kaynak O. 1983 Bir Memeli Embriyonu Diğer Bir Tür Memelinin Rahmine Yerleştirilip Büyütülürse Nasıl Bir Sonuç Alınır? Evcil Dergisi 5: 26-28
Kaynak O. 1998 Aktüel Dergisi 344: 50-53
Kaynak O. 2007 İnsan Nasıl İnsan Oldu? Yeni Bir Öneri. Cumhuriyet Bilim Teknoloji Dergisi 1058: 12-14
Kaynak O. 2008a Bu Günkü Halimize Nasıl Dönüştük? Cumhuriyet Bilim Teknoloji Dergisi 1129: 2
Kaynak O. 2008b İnsan Nasıl İnsan Oldu? Yeni Harman Dergisi 116: 36-37
Kaynak O. 2010 IV. Ulusal Biyolojik Antropoloji Sempozyumu Bildiri Özetleri Kitapçığı :2
Kaynak O. 2011a XI. International Syymposium on‘’Disorder Systems: Theory and Its Applications’’ : 15
Kaynak O. 2011b Australopithecus Sediba’nın ‘’akıl taklasıbakış açısı’’yla Analizi Cumhuriyet Bilim Teknoloji Dergisi 1290: 14-15
Nakatsukasa M, Hirasaki E, Ogihara N. Energy expenditure of bipedal walking is higher than that of quadrupedal walking in Japanese macaques. Laboratory of Physical Anthropology, Kyoto University, Kyoto 606-8502, Japan. Am J Phys Anthropol. 2006 Sep;131(1):33-7.
Susman R.L. , J. T. 1982 Functional Morphology of Homo habilis Vol. 217 no. 4563 pp. 931-934
DOI: 10.1126/science.217.4563.931
DOI: 10.1126/science.217.4563.931
Teber S. 1996 Davranışlarımızın Kökeni İstanbul: Say Yayınları
Verrengia J. AP. SPIEGEL ONLINE Wissenschaft - 25.03.2004
4-http://blogs.scientificamerican.com/anthropology-in-practice/2011/09/09/pieces-of-the-human-evolutionary-puzzle-who-was-australopithecus-sediba/
Copyright©2013 by Oktay Kaynak
Copyright©2013 by Oktay Kaynak
No comments:
Post a Comment