Human Evolution, MENTAL OVERTURNING (AKIL TAKLASI), The Three Leaps in Human Evolution,
Tuesday, 16 December 2014
Thursday, 4 December 2014
Wednesday, 29 October 2014
I. SEFERİHİSAR BIOLOGICAL ANTHROPOLOGY WORKSHOP, 20-24.10. 2014, İzmir
Odadan manzara |
Workshop salonu |
Prof. Elena Godina, Prof. Erksin Güleç, Slava Shestakov, Oktay Kaynak |
Hacettepe Üniversitesi Antropoloji bölüm başkanı Prof. Yılmaz Selim Erdal, Oktay Kaynak |
Workshop katılımcılarını temsilen Seferihisar belediye başkanı Tunç Soyer'e teşekkür ziyareti |
Sığacık'ta adaçayı molası |
Wednesday, 1 October 2014
19th Congress of EAA (Moscow, Russia, 25-29 August 2014)
Tuesday, 23 September 2014
19thCONGRESS of THE EUROPEAN ANTHROPOLOGICAL ASSOCIATION CLOSING PICTURE.
Friday, 5 September 2014
19th CONGRESS of THE EUROPEAN ANTHROPOLOGICAL ASSOCIATION-MOSCOW
Friday, 18 July 2014
WE HAVE MET WITH A SCIENTIST -ASTRONAUT
RICHARD M. LINNEHAN
(BS, D.V.M., MPA) NASA ASTRONAUT
We have talked about the experiments of living beings in space.(without gravty) He said a lot of amazing things about his space experience.
I have asked him ; what was your thinking when you saw the world from the space. He answered that he tought we lived in a tiny place in universe.
Monday, 7 July 2014
19th Congress of the European Anthropological Association Invitation Letter
Monday, 21 April 2014
Friday, 18 April 2014
Monday, 17 March 2014
DMANİSİ FOSİLLERİNİN ‘’AKIL TAKLASI’’ BAKIŞ AÇISIYLA ANALİZİ
DMANİSİ KAZILARI
Dmanisi
Gürcistan’ın başkenti Tiflis’in 85 km. güney batısında yer alan terk edilmiş
bir ortaçağ yerleşim yeridir. Burası ortaçağda ipek yolu üzerinde yer alan
önemli bir yerleşim yeriydi. Buradaki kazılar arkeolojik amaçla 1936 yılında
başladı. 1983 yılında bulunan bir Rhinoceros Dicerorhinus Etruscus Etruscus
(erken pleistocene dönemine ait bir gergedan) dişi bulununca, kazıların yönü
değişti.
Dmanisi
kazı alanında:
·
1984
yılında ilk taş aletler bulunmaya başlandı.
·
1991
yılında ilk insansı fosiline ait mandible (alt çene kemiği), nesli tükenmiş
hayvan fosilleri ve taş aletlerle birlikte bulundu.
·
1999
yılında aynı döneme ait iki insansı kafatası fosili bulundu. Bu buluntuların aynı
jeolojik yaşta olduğu saptandı.(1,8 milyon yıl)
O
günden bu yana Dmanisi fosilleri olarak bilinen 5 tane kafatası (cranial) ve
gövde (post cranial) fosilleri bulundu.
DMANİSİ FOSİLLERİNİN ÖZELLİKLERİ VE ÖNEMİ
Bu
kafatası fosilleri:
1-
D2280: Erkek, 775cc.beyin hacmi,
2-
D2282: Muhtemelen kadın, ergin ya da genç
ergin, 650-660cc.beyin hacmi
3-
D2700: Genç ergin, 600cc beyin hacmi
4-
D3444: Erişkin erkek, 650cc. beyin hacmi
5-
D4500: Erişkin erkek, 546cc. beyin hacmi
Dmanisi
kafatası fosilleri hem sayı, hem tarihlendirme, hem de (özellikle D 4500) tam
sayılabilecek şekilde bulunmaları nedeniyle antropoloji bilimi açısından
önemlidirler. Dmanisi bölgesinin jeolojik avantajı nedeniyle tarihlendirme net
ve tartışılmazdır. Bu beş fosil olsa olsa birbirinden birkaç yüz yıl arayla
yaşamış olabilirler.
Şimdiye
kadar ayrı tür oldukları kabul edilen bu beş fosil, aynı dönemde ve aynı yerde
yaşadığı için şaşırtıcı gelmiştir bilim adamlarına.
Dmanisi kazılarını yapan
ekip, bu beş kafatası fosilinin farklılığından yola çıkarak günümüz insanları
arasında ve günümüz şempanzeleri arasında bu kadar morfolojik fark var mıdır?
Sorusunu sorarak çok önemli bir araştırma yapmıştır. Araştırma sonucunda,
günümüz insanlarının birbirlerinden kafatası şekil ve büyüklüğü ile yüz biçimi
farkının Dmanisi fosillerinin birbirlerinden olan farklılıklardan daha fazla
olduğunu ortaya koymuştur. Bu araştırmaya göre aynı şey günümüz şempanzeleri ve
bonoboları için de geçerlidir. Bu sonuca dayanarak Homo habilisten Dmanisi fosillerine kadar olan insansıları tek bir
tür (Homo erectus) başlığı altında
toplayabiliriz demişlerdir. (Lordkipanidze et al. 2013)
Kaldı
ki Oliver Cromwell’in (1620-1658) kafatası hacmi 2000cc., Anotale France’ın
(1844-1924) kafatası hacmi 1000 cc. dir. Her ikisi de dahi kabul edilirler.
Sonuç olarak modern insan kafatası hacimlerinde de büyük farklar olduğu
görülmektedir. Ama hepsi modern insan türüdür.
Halbuki
ben 6-7 milyon yıl önce ayağa kalkmaya zorlanan primattan başlayarak modern
insana kadar gelen bütün Australopithecineler
ve Hominidler dahil hepsinin tek tür
olduğunu ve bunların tümünün modern insana doğru evrilen bir türün değişik
varyasyonları olduğunu söylüyorum. Modern insana gidiş sürecinin bir yerde
kesildiğini düşünelim ve genetik yapılanmanın da tamamlandığını varsayalım. Bu
canlının lokomosyon biçimi, düşey gövde, bükük olmayan bel ve bükük olmayan diz
olmadığı sürece türünü sürdürmede yaşamsal bir engel olurdu. Büyük olasılıkla,
modern insanı üretemeden türü yok olurdu. Nitekim bu canlının gövdesi
dikleşmiş, beli ve dizi doğrulup modern insana gelmiştir.
‘’AKIL TAKLASI’’ BAKIŞ AÇISIYLA
Günümüzden
6-7 milyon yıl önce doğu Afrika’da kuzeyden güneye doğru oluşmaya başlayan Rift
faylanmasının sonucunda, faylar boyunca oluşan volkanların püskürttüğü kül ve
lav sonucu karasal alan, yaşam alanı olma özelliğini yitirmiştir. Bir ağaç
canlısı olan ortak atamız primatın yaşam alanı olan ağaçlar kavrulmuş, yaşam
alanı bozulan bu primat karasal alanda yiyecek bulamayınca, sığ sularda yiyecek
aramak zorunda kalmıştır. Milyonlarca yıl bu şekilde yaşamak durumunda kalan
primat bu yaşam şeklinin sonucunda iki ayaklı olmak zorunda kalmıştır. İki
ayaklı olmak ise insana doğru evrilme yolculuğunu başlatmıştır. 6 milyon yıl
süren bu yolculuk boyunca, fosilleri bulunan, bulunmayan tüm insansılar (Australopithecineler dahil) modern
insana evrilme varyasyonlarıdırlar. Yani sadece Hominid diye tanımlananlar değil, yukarıda söylediğim gibi Australopithecine olarak tanımlananlar
da insana giden tek türün varyasyonlarıdır. (Kaynak O. 2012)
Aralarında
morfolojik fark olmasının bir nedeni şu olabilir: Rift oluşumu kuzeyden güneye
doğru milyon yıl aralarla ilerlediği için, mesela aynı primat türü birbirinden
birkaç milyon yıl sonra, daha güneyde ve farklı bir alanda ayağa kalkmaya
zorlanmış olabilir. Bu nedenle modern insana yolculuğun değişik aşamasında
olabilirler. (Kaynak O. 2013)
Bir
başka neden ise, yukarıda saydığımız jeolojik nedenlerle yakın tür olan değişik
primatlar iki ayaklılığa zorlanmış olabilirler. Bu nedenler bütün insansıların
(Dmanisi insansı fosilleri de dahil) aralarındaki morfolojik çeşitliliğin
nedeni olabilir.
Modern
insanın oluşum sürecinde çok fazla sayıda insansı türü olduğu iddia
edilmektedir. Ama neden bu kadar çok sayıda tür oluştuğu ve neden bu türlerin
yok olduğu açıklanamamaktadır. Bu olgu bile modern insana evrilme sürecinde tek
tür oluşunu desteklemektedir. Çünkü böyle yanıtlanamaz birbirine bağlı iki
önemli soruyu bir şekilde hem yanıtlıyor hem de ortadan kaldırıyor.(Kaynak O.
2013)
DMANİSİ TAŞ ALETLERİ? ve DMANİSİ EL TAŞLARI (GÜLLELERİ!)
Dmanisi
yerleşimi Mashavera ve Phinezauri nehirlerinin birleştiği bir burunun üstünde
yer almaktadır.
Dmanisi
kazılarında bu güne dek 8.000 adetin üzerinde ‘’taş alet?’’ bulunmuştur. Bu taşlar
kırk değişik malzemeden oluşmaktadır.
Buradan anlaşılmalıdır ki, amaca uygun ne bulunmuşsa Dmanisi insansıları
tarafından o alana taşınmıştır.(Mgeladze et al. 2011) Kazı ekibi tüm bu taşları
kaba taş aletler olarak nitelemektedir. Halbuki bu fazla taş sayısı, işlenmemişliği
ve ham madde oluşu, hatta çoğunluğun işlenmeye uygun dahi olmayışı bu taşların
buraya alet yapmak amaçlı getirilmediğini düşündürmelidir. Yani bu taşlarda
sertlik ve yongalanma özelliği aranmamıştır. Dmanisi de bulunan taşların büyük
çoğunluğu hiç bir işlem görmemiş ve yongalanmamıştır. O zaman neden bu taşlar
bu alana taşınmıştır ve stoklanmıştır diye sorulmalıdır? Bu soruların yanıtı,
taşların buraya ava ve avcıya fırlatılmak üzere cephanelik olarak getirildiği
ve stoklandığı savı olmalıdır. Bu taşlar çoğunlukla yumruk büyüklüğünde çakıl
taşı(pebbles) ya da buna benzer topaklardır(cobbles). Ayrıca köşeli kalker
taşları da Dmanisi’ de yaşayan insansılar tarafından stoklanmıştır.
Çok
önemli bir diğer bulgu da Dmanisi fosillerinin kollarının yukarıya doğru
rotasyona özel şekilde uyarlanmış olduğunun, kazı ekibinin dikkatini çekmiş
olması ve bu konuya Nature dergisindeki makalelerinde yer vermeleridir. (Lordkipanidze
et al. 2007) Bu özellik eğer ağaççı bir karakteristik olsaydı, bu derece dikkat
çekici olmazdı ve en azından Australopithecine
türüne benziyor denebilirdi. Çünkü ifade aynen şöyledir: ‘’ Özel bir kol
uyarlaması vardır ve bu sadece bu fosillere özgü olarak kolları yukarı kaldırma
özelliğidir.’’ Ben bu özelliği taş atma eyleminin bu canlıların yaşamlarında
uzun süre kullanıldığının kanıtı olarak algılıyorum. Yani bu taşlar cephane, yığılı bulundukları yerde cephaneliktir.
Aynı
makalede çoğunluğu büyük memeli olan avlara, büyük et oburlardan ya da büyük yırtıcı
avcılardan (Homodherium ve Megnatereon, kurt, sırtlan, çita, vs)
daha önce ulaştıkları belirtilmiştir. Bunu av kemiklerindeki insansıların
bıraktığı kesik izlerinin, büyük avcıların diş izlerinden önce yani o izlerin
altında olmasından anlamaktadırlar.
Eğer
bu canlılar böyle vahşi, yırtıcı büyük avcıların elinden avlarını
alabiliyorlarsa, bunun bir ele geçirme yöntemi olmalıdır. Ayrıca yaptığım
literatür taramalarına göre hiçbir Dmanisi fosilinin kemiklerinde büyük avcı
diş izi bulunmamıştır. Halbuki güney Afrika’da bulunan bir Australopithecus africanus kafatasında leoparın birebir diş
delikleri vardır. Yani Dmanisi insansıları yırtıcı büyük avcılar tarafından
avlansaydı, kemiklerinde diş izlerine rastlanırdı. Belki bir iki istisna
olabilir. Ama yaygın davranış, Dmanisi
insansılarının, avları yırtıcı büyük avcıların ellerinden aldıkları yönündedir.
Taş cephanelik bulundu! Ayrıca bir de bulunamayan 3-4
metrelik ağaç sopaların kullanıldığı düşünülmelidir. Bilim insanları
insansıları resmederken ellerine mutlaka bir sopa verirler.(Kaynak O. 2013) Yani
bu insansıları bir ellerinde 3-4 metrelik bir sopa, diğer ellerinde fırlatma
taşıyla düşünmeliyiz. Sopayla avını ya da avcısını uzak tuttuğunu,
yaklaştırmadığını; fırlatma taşıyla da avını ya da avcısını sersemlettiğini,
yaraladığını, belki de öldürdüğünü düşünmeliyiz. Eğer böyle bir teknik olmasa,
o yırtıcı büyük avcıların elinden av almak mümkün olamazdı. Belki de taş
fırlatanlar ve sopa kullananlar şeklinde organize oldular.
Sonuç olarak; Australopithecus sediba için
antropolojinin Rosetta taşı denmişti. Ama herhalde Rosetta taşı nitelemesini
Dmanisi beşlisi denilen beş kafatası fosili daha çok hak ediyor.
KAYNAKÇALAR:
1- O.
Kaynak 18th Congress of the European Anthropological Assocition Human Evolution
and Dispersal ‘’ Procesess and Mechanisms
of Human Evolution towards Intelligente Living Being’’ Absract Booklet s:
52, 2012
2- O.
Kaynak, Gordon Research Conferences: Biological Mechanisms in Evolution
''Processes and Mechanisms of Human's Evolution Towards the Intelligent Living Being ‘’Mentis Eversionis'', 2013
''Processes and Mechanisms of Human's Evolution Towards the Intelligent Living Being ‘’Mentis Eversionis'', 2013
3- O.
Kaynak V. Ulusal Biyolojik Antropoloji Sempozyumu ''Doğal Seçilim İki Ayaklılığı ve Büyük Beyni Seçiyor mu?'' Bildiri
Özetleri Kitapçığı s:17, 2013
4- D. Lordkipanidze, M. S. Ponce de León, A.
Margvelashvili, Y Rak, G.P. Rightmire, A. Vekua, C. P. E. Zollikofer : A Complete Skull from Dmanisi, Georgia, and the Evolutionary Biology of
Early Homo in Science, 2013
5- D Lordkipanidze, T Jashashvili, A Vekua, MSP de León, Postcranial evidence from
early Homo from Dmanisi, Georgia Nature, 2007
6- A.
Mgeladze, D. Lordkipanidze, M. H. Moncel, J. Despriee, R. Chagelishvili, M.
Nioradze, G. Nioradze: Hominin occupations at the Dmanisi site, Georgia,
Southern Caucasus: Raw materials and technical behaviours of Europe’s first
hominins in Journal of Human Evolution, 2011
.
Subscribe to:
Posts (Atom)