Tuesday, 16 December 2014

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ ''İNSANIN AKILLI CANLI OLUŞ SÜRECİNDE ÜÇ SIÇRAMA'' LECTURE,İZMİR 15.12.2014





Thursday, 4 December 2014

Konferans: İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ, 04.12.2014













Wednesday, 29 October 2014

I. SEFERİHİSAR BIOLOGICAL ANTHROPOLOGY WORKSHOP, 20-24.10. 2014, İzmir


Odadan manzara
Workshop salonu


Prof. Elena Godina, Prof. Erksin Güleç, Slava Shestakov, Oktay Kaynak




Hacettepe Üniversitesi Antropoloji bölüm başkanı Prof. Yılmaz Selim Erdal, Oktay Kaynak











Workshop katılımcılarını temsilen Seferihisar belediye başkanı Tunç Soyer'e teşekkür ziyareti

Sığacık'ta adaçayı molası


Friday, 18 July 2014

WE HAVE MET WITH A SCIENTIST -ASTRONAUT


Richard Linnehan.jpg

RICHARD M. LINNEHAN 
(BS, D.V.M., MPA) NASA ASTRONAUT


We have talked about the experiments of living beings in space.(without gravty) He said a lot of amazing things about his space experience.

I have asked him ; what was your thinking when you saw the world from the space. He answered that he tought we lived in a tiny place in universe. 



Monday, 17 March 2014

DMANİSİ FOSİLLERİNİN ‘’AKIL TAKLASI’’ BAKIŞ AÇISIYLA ANALİZİ

DMANİSİ KAZILARI

Dmanisi Gürcistan’ın başkenti Tiflis’in 85 km. güney batısında yer alan terk edilmiş bir ortaçağ yerleşim yeridir. Burası ortaçağda ipek yolu üzerinde yer alan önemli bir yerleşim yeriydi. Buradaki kazılar arkeolojik amaçla 1936 yılında başladı. 1983 yılında bulunan bir Rhinoceros Dicerorhinus Etruscus Etruscus (erken pleistocene dönemine ait bir gergedan) dişi bulununca, kazıların yönü değişti.
Dmanisi kazı alanında:
·         1984 yılında ilk taş aletler bulunmaya başlandı.
·         1991 yılında ilk insansı fosiline ait mandible (alt çene kemiği), nesli tükenmiş hayvan fosilleri ve taş aletlerle birlikte bulundu.
·         1999 yılında aynı döneme ait iki insansı kafatası fosili bulundu. Bu buluntuların aynı jeolojik yaşta olduğu saptandı.(1,8 milyon yıl)
O günden bu yana Dmanisi fosilleri olarak bilinen 5 tane kafatası (cranial) ve gövde (post cranial) fosilleri bulundu.

DMANİSİ FOSİLLERİNİN ÖZELLİKLERİ VE ÖNEMİ
Bu kafatası fosilleri:
1-    D2280: Erkek, 775cc.beyin hacmi,
2-    D2282: Muhtemelen kadın, ergin ya da genç ergin, 650-660cc.beyin hacmi
3-    D2700: Genç ergin, 600cc beyin hacmi
4-    D3444: Erişkin erkek, 650cc. beyin hacmi
5-    D4500: Erişkin erkek, 546cc. beyin hacmi
Dmanisi kafatası fosilleri hem sayı, hem tarihlendirme, hem de (özellikle D 4500) tam sayılabilecek şekilde bulunmaları nedeniyle antropoloji bilimi açısından önemlidirler. Dmanisi bölgesinin jeolojik avantajı nedeniyle tarihlendirme net ve tartışılmazdır. Bu beş fosil olsa olsa birbirinden birkaç yüz yıl arayla yaşamış olabilirler.
Şimdiye kadar ayrı tür oldukları kabul edilen bu beş fosil, aynı dönemde ve aynı yerde yaşadığı için şaşırtıcı gelmiştir bilim adamlarına.


Dmanisi kazılarını yapan ekip, bu beş kafatası fosilinin farklılığından yola çıkarak günümüz insanları arasında ve günümüz şempanzeleri arasında bu kadar morfolojik fark var mıdır? Sorusunu sorarak çok önemli bir araştırma yapmıştır. Araştırma sonucunda, günümüz insanlarının birbirlerinden kafatası şekil ve büyüklüğü ile yüz biçimi farkının Dmanisi fosillerinin birbirlerinden olan farklılıklardan daha fazla olduğunu ortaya koymuştur. Bu araştırmaya göre aynı şey günümüz şempanzeleri ve bonoboları için de geçerlidir. Bu sonuca dayanarak Homo habilisten Dmanisi fosillerine kadar olan insansıları tek bir tür (Homo erectus) başlığı altında toplayabiliriz demişlerdir. (Lordkipanidze et al. 2013)

Kaldı ki Oliver Cromwell’in (1620-1658) kafatası hacmi 2000cc., Anotale France’ın (1844-1924) kafatası hacmi 1000 cc. dir. Her ikisi de dahi kabul edilirler. Sonuç olarak modern insan kafatası hacimlerinde de büyük farklar olduğu görülmektedir. Ama hepsi modern insan türüdür.
Halbuki ben 6-7 milyon yıl önce ayağa kalkmaya zorlanan primattan başlayarak modern insana kadar gelen bütün Australopithecineler ve Hominidler dahil hepsinin tek tür olduğunu ve bunların tümünün modern insana doğru evrilen bir türün değişik varyasyonları olduğunu söylüyorum. Modern insana gidiş sürecinin bir yerde kesildiğini düşünelim ve genetik yapılanmanın da tamamlandığını varsayalım. Bu canlının lokomosyon biçimi, düşey gövde, bükük olmayan bel ve bükük olmayan diz olmadığı sürece türünü sürdürmede yaşamsal bir engel olurdu. Büyük olasılıkla, modern insanı üretemeden türü yok olurdu. Nitekim bu canlının gövdesi dikleşmiş, beli ve dizi doğrulup modern insana gelmiştir.

‘’AKIL TAKLASI’’ BAKIŞ AÇISIYLA
Günümüzden 6-7 milyon yıl önce doğu Afrika’da kuzeyden güneye doğru oluşmaya başlayan Rift faylanmasının sonucunda, faylar boyunca oluşan volkanların püskürttüğü kül ve lav sonucu karasal alan, yaşam alanı olma özelliğini yitirmiştir. Bir ağaç canlısı olan ortak atamız primatın yaşam alanı olan ağaçlar kavrulmuş, yaşam alanı bozulan bu primat karasal alanda yiyecek bulamayınca, sığ sularda yiyecek aramak zorunda kalmıştır. Milyonlarca yıl bu şekilde yaşamak durumunda kalan primat bu yaşam şeklinin sonucunda iki ayaklı olmak zorunda kalmıştır. İki ayaklı olmak ise insana doğru evrilme yolculuğunu başlatmıştır. 6 milyon yıl süren bu yolculuk boyunca, fosilleri bulunan, bulunmayan tüm insansılar (Australopithecineler dahil) modern insana evrilme varyasyonlarıdırlar. Yani sadece Hominid diye tanımlananlar değil, yukarıda söylediğim gibi Australopithecine olarak tanımlananlar da insana giden tek türün varyasyonlarıdır. (Kaynak O. 2012)
Aralarında morfolojik fark olmasının bir nedeni şu olabilir: Rift oluşumu kuzeyden güneye doğru milyon yıl aralarla ilerlediği için, mesela aynı primat türü birbirinden birkaç milyon yıl sonra, daha güneyde ve farklı bir alanda ayağa kalkmaya zorlanmış olabilir. Bu nedenle modern insana yolculuğun değişik aşamasında olabilirler. (Kaynak O. 2013)
Bir başka neden ise, yukarıda saydığımız jeolojik nedenlerle yakın tür olan değişik primatlar iki ayaklılığa zorlanmış olabilirler. Bu nedenler bütün insansıların (Dmanisi insansı fosilleri de dahil) aralarındaki morfolojik çeşitliliğin nedeni olabilir.
Modern insanın oluşum sürecinde çok fazla sayıda insansı türü olduğu iddia edilmektedir. Ama neden bu kadar çok sayıda tür oluştuğu ve neden bu türlerin yok olduğu açıklanamamaktadır. Bu olgu bile modern insana evrilme sürecinde tek tür oluşunu desteklemektedir. Çünkü böyle yanıtlanamaz birbirine bağlı iki önemli soruyu bir şekilde hem yanıtlıyor hem de ortadan kaldırıyor.(Kaynak O. 2013)




DMANİSİ TAŞ ALETLERİ? ve DMANİSİ EL TAŞLARI (GÜLLELERİ!)

Dmanisi yerleşimi Mashavera ve Phinezauri nehirlerinin birleştiği bir burunun üstünde yer almaktadır.
Dmanisi kazılarında bu güne dek 8.000 adetin üzerinde ‘’taş alet?’’ bulunmuştur. Bu taşlar  kırk değişik malzemeden oluşmaktadır. Buradan anlaşılmalıdır ki, amaca uygun ne bulunmuşsa Dmanisi insansıları tarafından o alana taşınmıştır.(Mgeladze et al. 2011) Kazı ekibi tüm bu taşları kaba taş aletler olarak nitelemektedir. Halbuki bu fazla taş sayısı, işlenmemişliği ve ham madde oluşu, hatta çoğunluğun işlenmeye uygun dahi olmayışı bu taşların buraya alet yapmak amaçlı getirilmediğini düşündürmelidir. Yani bu taşlarda sertlik ve yongalanma özelliği aranmamıştır. Dmanisi de bulunan taşların büyük çoğunluğu hiç bir işlem görmemiş ve yongalanmamıştır. O zaman neden bu taşlar bu alana taşınmıştır ve stoklanmıştır diye sorulmalıdır? Bu soruların yanıtı, taşların buraya ava ve avcıya fırlatılmak üzere cephanelik olarak getirildiği ve stoklandığı savı olmalıdır. Bu taşlar çoğunlukla yumruk büyüklüğünde çakıl taşı(pebbles) ya da buna benzer topaklardır(cobbles). Ayrıca köşeli kalker taşları da Dmanisi’ de yaşayan insansılar tarafından stoklanmıştır.
Çok önemli bir diğer bulgu da Dmanisi fosillerinin kollarının yukarıya doğru rotasyona özel şekilde uyarlanmış olduğunun, kazı ekibinin dikkatini çekmiş olması ve bu konuya Nature dergisindeki makalelerinde yer vermeleridir. (Lordkipanidze et al. 2007) Bu özellik eğer ağaççı bir karakteristik olsaydı, bu derece dikkat çekici olmazdı ve en azından Australopithecine türüne benziyor denebilirdi. Çünkü ifade aynen şöyledir: ‘’ Özel bir kol uyarlaması vardır ve bu sadece bu fosillere özgü olarak kolları yukarı kaldırma özelliğidir.’’ Ben bu özelliği taş atma eyleminin bu canlıların yaşamlarında uzun süre kullanıldığının kanıtı olarak algılıyorum. Yani bu taşlar cephane, yığılı bulundukları yerde cephaneliktir.
Aynı makalede çoğunluğu büyük memeli olan avlara, büyük et oburlardan ya da büyük yırtıcı avcılardan (Homodherium ve Megnatereon, kurt, sırtlan, çita, vs) daha önce ulaştıkları belirtilmiştir. Bunu av kemiklerindeki insansıların bıraktığı kesik izlerinin, büyük avcıların diş izlerinden önce yani o izlerin altında olmasından anlamaktadırlar.
Eğer bu canlılar böyle vahşi, yırtıcı büyük avcıların elinden avlarını alabiliyorlarsa, bunun bir ele geçirme yöntemi olmalıdır. Ayrıca yaptığım literatür taramalarına göre hiçbir Dmanisi fosilinin kemiklerinde büyük avcı diş izi bulunmamıştır. Halbuki güney Afrika’da bulunan bir Australopithecus africanus kafatasında leoparın birebir diş delikleri vardır. Yani Dmanisi insansıları yırtıcı büyük avcılar tarafından avlansaydı, kemiklerinde diş izlerine rastlanırdı. Belki bir iki istisna olabilir. Ama yaygın davranış,  Dmanisi insansılarının, avları yırtıcı büyük avcıların ellerinden aldıkları yönündedir.
Taş cephanelik bulundu! Ayrıca bir de bulunamayan 3-4 metrelik ağaç sopaların kullanıldığı düşünülmelidir. Bilim insanları insansıları resmederken ellerine mutlaka bir sopa verirler.(Kaynak O. 2013) Yani bu insansıları bir ellerinde 3-4 metrelik bir sopa, diğer ellerinde fırlatma taşıyla düşünmeliyiz. Sopayla avını ya da avcısını uzak tuttuğunu, yaklaştırmadığını; fırlatma taşıyla da avını ya da avcısını sersemlettiğini, yaraladığını, belki de öldürdüğünü düşünmeliyiz. Eğer böyle bir teknik olmasa, o yırtıcı büyük avcıların elinden av almak mümkün olamazdı. Belki de taş fırlatanlar ve sopa kullananlar şeklinde organize oldular.
Sonuç olarak; Australopithecus sediba için antropolojinin Rosetta taşı denmişti. Ama herhalde Rosetta taşı nitelemesini Dmanisi beşlisi denilen beş kafatası fosili daha çok hak ediyor.

KAYNAKÇALAR:
1- O. Kaynak 18th Congress of the European Anthropological Assocition Human Evolution and Dispersal ‘’ Procesess and Mechanisms of Human Evolution towards Intelligente Living Being’’ Absract Booklet s: 52, 2012
2- O. Kaynak, Gordon Research Conferences: Biological Mechanisms in Evolution
''Processes and Mechanisms of Human's Evolution Towards the Intelligent Living Being ‘’Mentis Eversionis'', 2013
3- O. Kaynak V. Ulusal Biyolojik Antropoloji Sempozyumu ''Doğal Seçilim İki Ayaklılığı ve Büyük Beyni Seçiyor mu?'' Bildiri Özetleri Kitapçığı s:17, 2013
4- D. Lordkipanidze, M. S. Ponce de León, A. Margvelashvili, Y Rak, G.P. Rightmire, A. Vekua, C. P. E. Zollikofer :  A Complete Skull from Dmanisi, Georgia, and the Evolutionary Biology of Early Homo in Science, 2013
5- D Lordkipanidze, T Jashashvili, A Vekua, MSP de León, Postcranial evidence from early Homo from Dmanisi, Georgia Nature, 2007
6- A. Mgeladze, D. Lordkipanidze, M. H. Moncel, J. Despriee, R. Chagelishvili, M. Nioradze, G. Nioradze: Hominin occupations at the Dmanisi site, Georgia, Southern Caucasus: Raw materials and technical behaviours of Europe’s first hominins in Journal of Human Evolution, 2011
                                            .





CUMHURİYET BİLİM TEKNOLOJİ DERGİSİ sayı: 1408- 18/ 14.03.2014