Friday, 15 November 2019

GÖBEKLİTEPE DÜNYANIN İLK TAPINAĞI DEĞİL DÜNYANIN İLK ‘’SESSİZLİK KULELERİ’’ TOPLULUĞUDUR

 
GÖBEKLİTEPE DÜNYANIN İLK TAPINAĞI DEĞİL
DÜNYANIN İLK  ‘’SESSİZLİK KULELERİ’’ TOPLULUĞUDUR
Göbeklitepe’nin anlaşılabilmesi için bazı önemli soruların yanıtlanması gerekir. Bu sorular:
1- Bu yapılar neden tek bir yapı değil de 20 yapı birden aynı alanda, yan yana inşa edilmiştir?
2- Bu yapıların ahşap kısımları var mıdır, varsa nedir?
3- Yapılar bilerek gömülmüşse, neden?
4- Göbeklitepe’nin hemen sonrasında yerleşim yeri olan Nevali Çori’de neden bu tür yapıdan sadece bir tane vardır ve dört köşe bir yapıdır?
5- Bu yapıları yapanlar Fransa’da ve 2019 yılında Tatvan’da fosili bulunan ağaç dallarından ve çalılardan yapılmış ilkel barınaklara benzer yapılarda mı yaşadılar?

 1- Bu yapılar neden tek bir yapı değil de 20 yapı birden aynı alanda, yan yana inşa edilmiştir?
Insanın tarihine bakıldığında hiçbir yerde tapınaklar kümesi görülmez. En fazla bir kutsal alan bulunur, ortasında da bir tapınak vardır. Göbeklitepe'de bilinen 20 tane genellikle aynı biçimde yapının bir arada bulunmasını şöyle açıklayabiliriz:
Orada 20 kabilenin yaşadığını ve bu yapıların her birinin farklı kabilelerin kullanımında olduğunu düşünebiliriz. Yapım sırasında herkes birbirine yardım etmiş olabilir. Ama her bir yapının ayrı bir kabilenin kullanımında olduğunu düşünmek gerekir. Çünkü kabilelerin avladıkları ve topladıkları yiyecekleri sadece kabile içinde paylaştıkları biliniyor.
20 yapının bir arada bulunmasının bir ihtiyaçtan, bir zorunluluktan doğduğu düşünülmelidir. Bu zorunluluk ne olabilir? Bütün canlıların bulunduğu yerde bir doğum ve ölüm döngüsü vardır. Ölümün ne zaman geleceği belli değil, artı insanın doğum mekanizmasının karmaşıklığından dolayı doğum sırasında bebek ölümleri, anne- bebek ölümleri çok fazladır.(Nevali Çori ve Çatalhöyük’te yaşam odalarının altındaki mezarlarda bulunanlar buna kanıt olmalıdır). Yoğun salgın hastalıklardan dolayı olan ölümler de düşünülürse, her yapıda bir kabilenin ölülerinin sadece akbabaların yemesine sunulması ihtiyacı 20 yapının bir arada olmasını açıklamalıdır.
Urfa heykeli ve Göbeklitepe’de bulunan ağızsız küçük heykeller ölümü simgeliyor diye düşünüyorum. Çünkü ölünce ağıza ihtiyaç kalmıyor artık.
Ana iki sütundan birinin doğumu diğerinin ölümü sembolize ettiğini düşünüyorum. Sütunlarda kabartması yapılan canlıların genel karakteristiği ciddi öldürme gücüne sahip olmalarıdır. Zaten kabartmalardaki betimlerin genelinde yırtıcılar saldırı pozisyonunda resmedilmişlerdir. Buradan şunu rahatlıkla çıkarabiliriz ki, bu kabartmalar ölümü çağrıştırmak için yapılmışlardır. Sütunların üstündeki hayvan kabartmalarının hepsinin erkek olması ve cinsel organlarının ereksiyon durumunda olması doğumu anlatmaktadır. Elbetteki cinsel organları görünebilir olanlar (yılan, akrep, örümceğin cinsel organlarını gösterme şansları yoktu) ereksiyon pozisyonunda gösterilmiştir. Bu bir tesadüf değildir. Israrla anlatılmak istenen bir şey olmalıdır. Anlatılmak istenen şey doğumdur. Çünkü o zaman dişilerin yumurtladığı bilinmiyordu ve kadının dünyaya bir canlı getirmesinin tek nedeni erkek sanılıyordu. Kadın sadece taşıyıcıydı. Yani bir erkekle birleşmeyen hiçbir dişi bir yavru meydana getiremezdi. Yani yavrunun olmazsa olmazı erkek olmalıydı. Belki de yavruyu annenin içine erkeğin koyduğu düşünülüyordu. O nedenledir ki ereksiyon durumundaki bir erkeklik organı doğumu yani yeni bir canlının dünyaya gelmesini sembolize ediyordu. Sütunlar üstünde çok sayıda görülen ‘’H’’ harflerinin iki düşey ayağından birinin doğumu diğerinin ise ölümü temsil ettiğini düşünüyorum.
Peki, bu yapılar nasıl kullanılıyorlardı:
Ölüler iki ana sütunu birbirine bağlayan ahşap zemine yerleştiriliyordu. Ölenin yakınları ya da orada bulunması gerekenler kısa sütunların dibindeki sekilerde oturup bekliyorlardı. Bu sekilerin üstleri ahşap kütük ve çalılarla kapatılıp gölgelik ve yağmurdan korunma sağlanıyordu. 100 yıl öncesine kadar İran’daki Sessizlik Kuleleri’nde bir ölünün akbabalar tarafından yenilebilecek her şeyinin yenilmesi için bir yıl geçmesi gerektiği söyleniyor. Göbeklitepe’de ne kadar bekliyorlardı bilmiyoruz. Yapıların dış duvarlarının 2 metre olmasının ve orada bir nevi nöbet tutulmasının sebebi, ölüyü yırtıcıların almasını engellemektir. Yapılarda çoğunlukla kapı olmaması ya da son derece dar girişlerin olması, kazılan yapıların ikisinde bir insanın zor geçebileceği ‘’lumbar’’ denilen girişlerin olması yırtıcıların bu yapılara girişlerinin engellenmeye çalışıldığını göstermektedir. Yapılar yırtıcıların hem ölüye ulaşmasını hem de orada bekleyenlere saldırmasını engellemek amacıyla dizayn edilmiş olmalıdırlar.
Bu 20 yapının yapılması için seçilen yerin de ana özelliği ovadaki en görünür yer olmasıdır. Klaus Schmidt de yer seçiminin sebebinin görünülürlük olduğunu söylemektedir.
Ana sütunlardan birinde üç tane çanta şeklindeki kabartmanın bütün bir hayvan derisinden yapılma su taşıma tulumu olduğu düşünülebilir. Çünkü Göbeklitepe civarında su yok ve büyük bir olasılıkla yaşadıkları yerden(Urfa olduğu düşünülüyor) su getirmiş olmalılar.

2- Bu yapıların ahşap kısımları var mıdır, varsa nedir?
Ahşap yapının fosilleşmesi ya da günümüze kadar kalması olasılığı çok düşüktür. Bu nedenle Helenistik ve Roma yapılarının ahşap kısımları yakın tarihli olmalarına rağmen günümüze kadar kalamamaktadırlar. Yapıların ahşap kısımlarının kalıntıları olmaması nedeniyle, bunları akıl yürüterek bulmamız gerekmektedir. Göbelitepe’de de iki ana sütun ve diğer sütunların üstünde bulunan çok sayıda oyuğun bilinçli yapıldığından hareketle, bunların üstüne önce yapıştırıcı harç (aynı dönemde terrazalarda bir tür yapıştırıcı harç kullanılmıştır) yumuşak harcın üstüne de her iki sütunu birleştirecek şekilde ağaç kütükleri döşendiğini düşünüyorum. Aynı mantıkla kenardaki kısa sütunlar ikişer ikişer kütüklerle birleştirilerek bir tür dairesel ya da eliptik bir gölgelik oluşturulduğunu düşünelim; bu gölgelikler küçük sütunların diplerinde oluşturulan sekilerin üstünü gölgelemektedir. İki ana sütun ise aynı şekilde üstlerine ağaç kütükleri döşenip birleştirilmiştir. Ama bu ahşapla birleştirilmiş iki yüksek sütun gölgelik amaçlı değildir. Üstüne ölülerin yatırıldığı ve sadece akbabalar tarafından yenmesinin amaçlandığı bir tür musalla taşıdır. İran’ın Yezd kentinde bulunan Sessizlik Kuleleri’nin ilk örnekleridir bunlar.
Ben böyle bir ihtiyacın doğuş nedenini şöyle açıklıyorum;
Göbeklitepe öncesi insanların ölülerini akbabalara yedirdikleri biliniyor. Yani Göbeklitepe’de yaşayanlarda bu yapılardan önce ölülerini akbabalara yediriyorlardı. Bölgenin neolitik dönemdeki flora ve faunası iyi biliniyor. Sütunlardaki kabartmalardan da anlaşılmalıdır ki, o dönemde Göbeklitepe ve çevresinde çok sayıda yırtıcı ve vahşi hayvan yaşıyordu. Bu tür yırtıcıların yaşadığı bir alanda, bu yırtıcıların ulaşamayacağı yükseklikte bir jeolojik yapının da olmadığı bir düzlükte siz ölülerinizin sadece akbabalar tarafından yenmesini sağlayamazsınız. Ölülerinizin bir yığın yırtıcı tarafından paramparça edilmesini ve hırpalanmasını engelleyemezsiniz. Ölüleriniz anneniz,  babanız, kardeşiniz, dedeniz, nineniz….çoğunlukla yaşlılar ölüyor diye düşünürsek kabilenin en saygın ve önemli kişileridir. Babasının ölüsünün yırtıcılarca paramparça edildiğini gözleyen babanızın sizden ‘’ben ölünce beni böyle parçalatmayın, bana eziyet ettirmeyin’’ gibi bir isteği olabilir. Biz buna şimdi vasiyet diyoruz. Hatta herkes böyle düşünebilir, kendi ölüsünün hırpalanmamasını isteyebilir. Böyle istek ve beklenti herkesin isteği ve ihtiyacı olması nedeniyle, bu yapıların dizayn edilip yapılmasını sağlamıştır diye düşünüyorum.
3- Yapılar bilerek gömülmüşse, neden?
Yapıların bilerek gömüldüğü konusunda tartışma yoktur. Bu örtme malzemesinin yapısından biliniyor. Neredeyse inşası kadar ağır bir iştir. Tonlarca malzeme getirilmiş belki de inşaları gibi kapatılmaları da yıllarca sürmüştür.
Neden kapatılmışlardır?
Bizden sonra gelenler bu eserleri görsün diye kapatılmazdı, tersine açık bırakılırdı ki görülsün. Çünkü 12000 sene sonra ancak görülebildi o da tesadüfen. 1963 yılında Amerikalı arkeologlar yüzey araştırması yapmışlar, çok sayıda çakmak taşından yapılma alet bulmuşlar. Buğday ezme aletleri bulmuşlar. Olsa olsa bir Bizans mezarlığıdır diye kazıya gerek görmemişler. Ben buradaki mezarlık tahminini önemsiyorum. Çünkü daha sonra nedenini açıklayacağım ama buranın büyük emek ve zaman harcanarak kapatılmasının ana nedeninin kapatanlar tarafından bu alanın atalarının mezarları olduğunu düşünmeleridir. Çünkü atalarını burada akbabalara yedirdiler, atalarının kafatasları büyük sütunlardaki küçük deliklerde belirli süre asılı kaldı.
Neden kapatıldığına gelince;  Göbeklitepe’nin hemen sonrası Nevali Çori’de ölülerin yaşam alanlarının altına gömüldüğünü biliyoruz. Göbeklitepe’nin 12.000 yıl önce yapımına başlanmış, değişik zaman ve katman aralıklarıyla yapım devam etmiş, 10.500 yıl önce de kapatılmıştır. 10.000 yıl önce Nevali Çori’ de ölüler gömüldüğüne göre, Göbeklitepe’de yaşayanlar ölüleri için bu harika çözümü öğrenince hemen geleneksel ölü yedirme geleneğinden vazgeçip bu yapıları da mezar kabul edip gömmüş olmalılar diye düşünüyorum.
4- Göbeklitepe’nin hemen sonrasında yerleşim yeri olan Nevali Çori’de neden bu tür yapıdan sadece bir tane vardır ve dört köşe bir yapıdır?
Nevali Çori çok güzel bir geçiş örneğidir. Ölülerin gömülmesi başlıyor ve de Göbeklitepe ölü yedirme geleneğinden sadece boyları kısalmış iki sütun kalıyor. Bu üstten ahşaplarla bağlı iki sütun da üzerine ölünün yatırılıp, gömülmeden önce ölüye son olarak ne yapılıyorsa onun yapıldığı, bizim musalla taşlarımızın ilk örneğidir.
5- Bu yapıları yapanlar Fransa’da ve 2019 yılında Tatvan’da fosili bulunan ağaç dallarından ve çalılardan yapılmış ilkel barınaklara benzer yapılarda mı yaşadılar?
Göbeklitepe’nin bir yerleşim yeri olmadığı biliniyor. Peki, bu yapıları inşa edenler nerede yaşıyorlardı gibi bir soru sorulmaktadır?
Fransa’da ve 2019’da Tatvan’da büyük bir şans eseri bulunan kalıntılardan anlaşıldığı üzere o dönemde insanların kızılderili çadırlarına benzer, ağaç dalları ve çalılardan yapılmış, son derece ilkel barınaklarda yaşadıkları biliniyor. Urfa’da yaşadıkları düşünülüyor. Böyle bir yerleşim alanında yaşamış olabilirler.
Kaynakça:
1-    K Schmidt ,Göbekli Tepe, southeastern Turkey: A preliminary report on the 1995-1999 excavations, Paléorient, 2000 – JSTOR
2-    K Schmidt , Animals and a headless man at Göbekli Tepe Neo-Lithics, 2006 - academia.edu
3-    Gobeklitepe Symposium 1st Lecturer - Mr.Trevor Watkins  https://www.youtube.com/watch?v=sAckedr2674
4-    Gobeklitepe Symposium 2nd Lecturer - Mr.Klaus Schmidt  https://www.youtube.com/watch?v=J1PDX0NjwsA
5-    Gobeklitepe Symposium 3rd Lecturer - Mr.B.G. Sidharth  https://www.youtube.com/watch?v=4I8xRnU0Y8U