GÖBEKLİTEPE
DÜNYANIN İLK TAPINAĞI DEĞİL
DÜNYANIN
İLK ‘’SESSİZLİK KULELERİ’’ TOPLULUĞUDUR
Göbeklitepe’nin anlaşılabilmesi için bazı önemli
soruların yanıtlanması gerekir. Bu sorular:
1- Bu yapılar neden tek bir yapı değil de 20 yapı birden
aynı alanda, yan yana inşa edilmiştir?
2- Bu yapıların ahşap kısımları var mıdır, varsa nedir?
3- Yapılar bilerek gömülmüşse, neden?
4- Göbeklitepe’nin hemen sonrasında yerleşim yeri olan
Nevali Çori’de neden bu tür yapıdan sadece bir tane vardır ve dört köşe bir
yapıdır?
5- Bu yapıları yapanlar Fransa’da ve 2019 yılında Tatvan’da
fosili bulunan ağaç dallarından ve çalılardan yapılmış ilkel barınaklara benzer
yapılarda mı yaşadılar?
1- Bu yapılar neden tek bir yapı değil de
20 yapı birden aynı alanda, yan yana inşa edilmiştir?
Insanın tarihine bakıldığında hiçbir yerde tapınaklar
kümesi görülmez. En fazla bir kutsal alan bulunur, ortasında da bir tapınak
vardır. Göbeklitepe'de bilinen 20 tane genellikle aynı biçimde yapının bir
arada bulunmasını şöyle açıklayabiliriz:
Orada 20 kabilenin yaşadığını ve bu yapıların her birinin
farklı kabilelerin kullanımında olduğunu düşünebiliriz. Yapım sırasında herkes
birbirine yardım etmiş olabilir. Ama her bir yapının ayrı bir kabilenin
kullanımında olduğunu düşünmek gerekir. Çünkü kabilelerin avladıkları ve
topladıkları yiyecekleri sadece kabile içinde paylaştıkları biliniyor.
20 yapının bir arada bulunmasının bir ihtiyaçtan, bir
zorunluluktan doğduğu düşünülmelidir. Bu zorunluluk ne olabilir? Bütün
canlıların bulunduğu yerde bir doğum ve ölüm döngüsü vardır. Ölümün ne zaman
geleceği belli değil, artı insanın doğum mekanizmasının karmaşıklığından dolayı
doğum sırasında bebek ölümleri, anne- bebek ölümleri çok fazladır.(Nevali Çori
ve Çatalhöyük’te yaşam odalarının altındaki mezarlarda bulunanlar buna kanıt
olmalıdır). Yoğun salgın hastalıklardan dolayı olan ölümler de düşünülürse, her
yapıda bir kabilenin ölülerinin sadece akbabaların yemesine sunulması ihtiyacı
20 yapının bir arada olmasını açıklamalıdır.
Urfa heykeli ve Göbeklitepe’de bulunan ağızsız küçük
heykeller ölümü simgeliyor diye düşünüyorum. Çünkü ölünce ağıza ihtiyaç
kalmıyor artık.
Ana iki sütundan birinin doğumu diğerinin ölümü sembolize
ettiğini düşünüyorum. Sütunlarda kabartması yapılan canlıların genel
karakteristiği ciddi öldürme gücüne sahip olmalarıdır. Zaten kabartmalardaki
betimlerin genelinde yırtıcılar saldırı pozisyonunda resmedilmişlerdir. Buradan
şunu rahatlıkla çıkarabiliriz ki, bu kabartmalar ölümü çağrıştırmak için
yapılmışlardır. Sütunların üstündeki hayvan kabartmalarının hepsinin erkek
olması ve cinsel organlarının ereksiyon durumunda olması doğumu anlatmaktadır.
Elbetteki cinsel organları görünebilir olanlar (yılan, akrep, örümceğin cinsel
organlarını gösterme şansları yoktu) ereksiyon pozisyonunda gösterilmiştir. Bu
bir tesadüf değildir. Israrla anlatılmak istenen bir şey olmalıdır. Anlatılmak
istenen şey doğumdur. Çünkü o zaman dişilerin yumurtladığı bilinmiyordu ve kadının
dünyaya bir canlı getirmesinin tek nedeni erkek sanılıyordu. Kadın sadece
taşıyıcıydı. Yani bir erkekle birleşmeyen hiçbir dişi bir yavru meydana
getiremezdi. Yani yavrunun olmazsa olmazı erkek olmalıydı. Belki de yavruyu
annenin içine erkeğin koyduğu düşünülüyordu. O nedenledir ki ereksiyon
durumundaki bir erkeklik organı doğumu yani yeni bir canlının dünyaya gelmesini
sembolize ediyordu. Sütunlar üstünde çok sayıda görülen ‘’H’’ harflerinin iki
düşey ayağından birinin doğumu diğerinin ise ölümü temsil ettiğini düşünüyorum.
Peki,
bu yapılar nasıl kullanılıyorlardı:
Ölüler iki ana sütunu birbirine bağlayan ahşap zemine
yerleştiriliyordu. Ölenin yakınları ya da orada bulunması gerekenler kısa
sütunların dibindeki sekilerde oturup bekliyorlardı. Bu sekilerin üstleri ahşap
kütük ve çalılarla kapatılıp gölgelik ve yağmurdan korunma sağlanıyordu. 100
yıl öncesine kadar İran’daki Sessizlik Kuleleri’nde bir ölünün akbabalar
tarafından yenilebilecek her şeyinin yenilmesi için bir yıl geçmesi gerektiği
söyleniyor. Göbeklitepe’de ne kadar bekliyorlardı bilmiyoruz. Yapıların dış
duvarlarının 2 metre olmasının ve orada bir nevi nöbet tutulmasının sebebi, ölüyü
yırtıcıların almasını engellemektir. Yapılarda çoğunlukla kapı olmaması ya da
son derece dar girişlerin olması, kazılan yapıların ikisinde bir insanın zor
geçebileceği ‘’lumbar’’ denilen girişlerin olması yırtıcıların bu yapılara
girişlerinin engellenmeye çalışıldığını göstermektedir. Yapılar yırtıcıların
hem ölüye ulaşmasını hem de orada bekleyenlere saldırmasını engellemek amacıyla
dizayn edilmiş olmalıdırlar.
Bu 20 yapının yapılması için seçilen yerin de ana
özelliği ovadaki en görünür yer olmasıdır. Klaus Schmidt de yer seçiminin
sebebinin görünülürlük olduğunu söylemektedir.
Ana sütunlardan birinde üç tane çanta şeklindeki
kabartmanın bütün bir hayvan derisinden yapılma su taşıma tulumu olduğu düşünülebilir.
Çünkü Göbeklitepe civarında su yok ve büyük bir olasılıkla yaşadıkları
yerden(Urfa olduğu düşünülüyor) su getirmiş olmalılar.
2-
Bu yapıların ahşap kısımları var mıdır, varsa nedir?
Ahşap yapının fosilleşmesi ya da günümüze kadar kalması
olasılığı çok düşüktür. Bu nedenle Helenistik ve Roma yapılarının ahşap
kısımları yakın tarihli olmalarına rağmen günümüze kadar kalamamaktadırlar.
Yapıların ahşap kısımlarının kalıntıları olmaması nedeniyle, bunları akıl
yürüterek bulmamız gerekmektedir. Göbelitepe’de de iki ana sütun ve diğer sütunların
üstünde bulunan çok sayıda oyuğun bilinçli yapıldığından hareketle, bunların
üstüne önce yapıştırıcı harç (aynı dönemde terrazalarda bir tür yapıştırıcı
harç kullanılmıştır) yumuşak harcın üstüne de her iki sütunu birleştirecek
şekilde ağaç kütükleri döşendiğini düşünüyorum. Aynı mantıkla kenardaki kısa
sütunlar ikişer ikişer kütüklerle birleştirilerek bir tür dairesel ya da
eliptik bir gölgelik oluşturulduğunu düşünelim; bu gölgelikler küçük sütunların
diplerinde oluşturulan sekilerin üstünü gölgelemektedir. İki ana sütun ise aynı
şekilde üstlerine ağaç kütükleri döşenip birleştirilmiştir. Ama bu ahşapla birleştirilmiş
iki yüksek sütun gölgelik amaçlı değildir. Üstüne ölülerin yatırıldığı ve
sadece akbabalar tarafından yenmesinin amaçlandığı bir tür musalla taşıdır.
İran’ın Yezd kentinde bulunan Sessizlik Kuleleri’nin ilk örnekleridir bunlar.
Ben böyle bir ihtiyacın doğuş nedenini şöyle açıklıyorum;
Göbeklitepe öncesi insanların ölülerini akbabalara
yedirdikleri biliniyor. Yani Göbeklitepe’de yaşayanlarda bu yapılardan önce ölülerini
akbabalara yediriyorlardı. Bölgenin neolitik dönemdeki flora ve faunası iyi biliniyor.
Sütunlardaki kabartmalardan da anlaşılmalıdır ki, o dönemde Göbeklitepe ve
çevresinde çok sayıda yırtıcı ve vahşi hayvan yaşıyordu. Bu tür yırtıcıların
yaşadığı bir alanda, bu yırtıcıların ulaşamayacağı yükseklikte bir jeolojik
yapının da olmadığı bir düzlükte siz ölülerinizin sadece akbabalar tarafından
yenmesini sağlayamazsınız. Ölülerinizin bir yığın yırtıcı tarafından paramparça
edilmesini ve hırpalanmasını engelleyemezsiniz. Ölüleriniz anneniz, babanız, kardeşiniz, dedeniz,
nineniz….çoğunlukla yaşlılar ölüyor diye düşünürsek kabilenin en saygın ve
önemli kişileridir. Babasının ölüsünün yırtıcılarca paramparça edildiğini
gözleyen babanızın sizden ‘’ben ölünce beni böyle parçalatmayın, bana eziyet
ettirmeyin’’ gibi bir isteği olabilir. Biz buna şimdi vasiyet diyoruz. Hatta
herkes böyle düşünebilir, kendi ölüsünün hırpalanmamasını isteyebilir. Böyle
istek ve beklenti herkesin isteği ve ihtiyacı olması nedeniyle, bu yapıların
dizayn edilip yapılmasını sağlamıştır diye düşünüyorum.
3-
Yapılar bilerek gömülmüşse, neden?
Yapıların bilerek gömüldüğü konusunda tartışma yoktur. Bu
örtme malzemesinin yapısından biliniyor. Neredeyse inşası kadar ağır bir iştir.
Tonlarca malzeme getirilmiş belki de inşaları gibi kapatılmaları da yıllarca
sürmüştür.
Neden kapatılmışlardır?
Bizden sonra gelenler bu eserleri görsün diye
kapatılmazdı, tersine açık bırakılırdı ki görülsün. Çünkü 12000 sene sonra
ancak görülebildi o da tesadüfen. 1963 yılında Amerikalı arkeologlar yüzey
araştırması yapmışlar, çok sayıda çakmak taşından yapılma alet bulmuşlar.
Buğday ezme aletleri bulmuşlar. Olsa olsa bir Bizans mezarlığıdır diye kazıya
gerek görmemişler. Ben buradaki mezarlık tahminini önemsiyorum. Çünkü daha
sonra nedenini açıklayacağım ama buranın büyük emek ve zaman harcanarak kapatılmasının
ana nedeninin kapatanlar tarafından bu alanın atalarının mezarları olduğunu
düşünmeleridir. Çünkü atalarını burada akbabalara yedirdiler, atalarının
kafatasları büyük sütunlardaki küçük deliklerde belirli süre asılı kaldı.
Neden kapatıldığına gelince; Göbeklitepe’nin hemen sonrası Nevali Çori’de
ölülerin yaşam alanlarının altına gömüldüğünü biliyoruz. Göbeklitepe’nin 12.000
yıl önce yapımına başlanmış, değişik zaman ve katman aralıklarıyla yapım devam
etmiş, 10.500 yıl önce de kapatılmıştır. 10.000 yıl önce Nevali Çori’ de ölüler
gömüldüğüne göre, Göbeklitepe’de yaşayanlar ölüleri için bu harika çözümü
öğrenince hemen geleneksel ölü yedirme geleneğinden vazgeçip bu yapıları da
mezar kabul edip gömmüş olmalılar diye düşünüyorum.
4- Göbeklitepe’nin
hemen sonrasında yerleşim yeri olan Nevali Çori’de neden bu tür yapıdan sadece
bir tane vardır ve dört köşe bir yapıdır?
Nevali Çori çok güzel bir geçiş örneğidir. Ölülerin
gömülmesi başlıyor ve de Göbeklitepe ölü yedirme geleneğinden sadece boyları
kısalmış iki sütun kalıyor. Bu üstten ahşaplarla bağlı iki sütun da üzerine
ölünün yatırılıp, gömülmeden önce ölüye son olarak ne yapılıyorsa onun
yapıldığı, bizim musalla taşlarımızın ilk örneğidir.
5-
Bu yapıları yapanlar Fransa’da ve 2019 yılında Tatvan’da fosili bulunan ağaç
dallarından ve çalılardan yapılmış ilkel barınaklara benzer yapılarda mı
yaşadılar?
Göbeklitepe’nin bir yerleşim yeri olmadığı biliniyor.
Peki, bu yapıları inşa edenler nerede yaşıyorlardı gibi bir soru sorulmaktadır?
Fransa’da ve 2019’da Tatvan’da büyük bir şans eseri
bulunan kalıntılardan anlaşıldığı üzere o dönemde insanların kızılderili
çadırlarına benzer, ağaç dalları ve çalılardan yapılmış, son derece ilkel
barınaklarda yaşadıkları biliniyor. Urfa’da yaşadıkları düşünülüyor. Böyle bir
yerleşim alanında yaşamış olabilirler.
Kaynakça:
1- K
Schmidt ,Göbekli Tepe, southeastern
Turkey: A preliminary report on the 1995-1999 excavations, Paléorient, 2000
– JSTOR
2- K
Schmidt , Animals and a headless man at
Göbekli Tepe Neo-Lithics, 2006 - academia.edu
3- Gobeklitepe
Symposium 1st Lecturer - Mr.Trevor Watkins
https://www.youtube.com/watch?v=sAckedr2674
4- Gobeklitepe
Symposium 2nd Lecturer - Mr.Klaus Schmidt
https://www.youtube.com/watch?v=J1PDX0NjwsA
5- Gobeklitepe
Symposium 3rd Lecturer - Mr.B.G. Sidharth
https://www.youtube.com/watch?v=4I8xRnU0Y8U