Naledi’nin bulunuş hikayesi,
bulunduğu yer, bulan ekip, ardından yayınlanan makale genel olarak
bilinmektedir.(1) Bu yazı da naledi
fosilinin insan evrim sürecinin neresinde olduğu neden sonuç ilişkileri içinde
değerlendirilecektir.
GENEL
OLARAK TÜRLEŞME:
Yaşam koşullarında olağanüstü
değişmeler (sudan karaya çıkmaya zorlanma, uçmaya zorlanma, suya geri dönmeye
zorlanma, vb.) dışında türleşme; değişen yaşam koşullarının canlıda oluşmaya
zorladığı çok küçük değişikliklerin, çok uzun zaman dilimlerinde (milyon
yıllar, milyar yıllar) birikmesiyle oluşan ve ayrışmaya başladığı türle gen
alışverişi olmayan yani onunla çiftleşip doğurgan döller veremeyen yeni bir tür
oluşmasıdır.
İnsanın
türleşmesine gelince;
İnsan türleşmesi bu iki
koşuldan da ayrı bir kategoride ele alınmalıdır. Aslında insanın türleşmesi
sonuçlarından anlaşılacağı gibi çok kendine özgüdür, spesifiktir, biriciktir
(unique).
Konvansiyonel antropoloji
insan evrimini biricik değil de, genel evrim süreçleriyle açıklamaya çalıştığı
için, günümüze kadar insan evrim süreç ve mekanizmalarını açıklamakta başarısız
olmuştur.
Genel
türleşme açıklaması şöyledir:
Bir organ, bir özellik ya da
bir davranış değişen yaşam koşullarıyla tam bir uyum sağlayacak, yani o değişen
yaşam koşullarında canlının yaşamını ve türünü sürdürmesinde (survival) avantaj
olacak ve doğal seçilim mekanizması da bu avantajı seçerek canlının türleşmek
üzere değişimini sağlayacak.
İnsanın türleşme süreci bu
genel türleşme mekanizmalarının dışında gelişmiştir. Yani insan türleşmesi bir
istisnadır. Dünyadaki koşullar defalarca
yeniden oluşsa, insan dışında bütün canlıların oluşma olasılığı son derece
yüksek olmasına karşın, insanın oluşma olasılığı son derece azdır.
Bunun
nedenine gelince;
İnsanın oluşma yolculuğunun
başladığı ilk tavır değişikliği (sıçrama) iki ayaklı olmaya zorlanmaktır yani
iki ayaklılık sıçramasıdır.(3),(5) Konvansiyonel antropolojinin iki ayaklılığın
dört ayaklılığa göre enerji maliyetinin daha az olduğu iddiası vardır. Bunu
modern insan yürüyüşü ile modern şempanze yürüyüşünü baz alarak
kıyaslamaktadırlar. Elbette bu çok büyük bir hatadır. Çünkü modern insan 8-10
milyon yıllık bir kinematik, mekanik ve morfolojik değişimlerin ürünüdür. Yapılan
başka bir deneyde doğru karşılaştırma yapılarak bir şempanzeyi dört ayaklı
yürütüp enerji maliyeti hesaplanıyor. Ardından aynı şempanze iki ayaklı
yürümeye zorlanıyor, enerji maliyeti hesaplanıyor ve çok net görülüyor ki; şempanzenin
iki ayaklı yürüyüşü daha fazla enerjiye mal olmaktadır.(8) Yani iki ayaklılığın
bir seçilim avantajı yoktur. Olsaydı, ilk canlının oluşumundan bu yana yaklaşık
3,8 milyar yıl geçmiştir, biz şimdi yeryüzünde dört ayaklı hiçbir canlı
göremezdik.
O
halde neden iki ayaklı olmaya zorlandı?
Doğu Afrika rift vadisi
oluşmaya başladığında buradaki tropikal ormanlarda yaşayan ağaç canlısı primat,
rift oluşumu sırasında oluşan büyük jeolojik değişimler yani rift boyunca büyük
volkanlar, yerkabuğu yarılması sonucu oluşan devasa göller ve özellikle
volkanik küllerin ağaçları kavurması sonucu ağaçta yaşamını sürdüremez hale
gelip, yere inmek zorunda kaldı. Yerlerin volkan külleriyle kaplı olması ve
karasal alanda yiyecek bulamamasından dolayı, bu olağanüstü jeolojik
değişiklerden en az etkilenen bataklık ve sığ sularda, iki ayaküstünde
yürüyerek yiyecek aramaya başladı. Bu canlı akciğerli olduğundan kafasını su
dışında tutarak iki ayak üzerinde yürümek zorunda kaldı. Ve yaklaşık 5-6 milyon
yıl süren gövde suda, kafa dışarıda yiyecek arama pozisyonu gövdedeki kılların
dökülmesine ve kafadaki kılların kalmasına neden olmuştur.(3) Aynı durum vücut
ısısını ayarlayabilmek için suda yaşayan memeliler olan balina ve yunuslarda
olduğu gibi deri altımızda sarı bir yağ dokusu oluşturmuştur. Bu yağ dokusu
modern insanda hala varlığını sürdürmektedir. (2) Sığ sularda ve bataklıklarda
iki ayak üzerinde yürüyerek her türlü su bitkisi, su ürünleri, esas olarak da
midye ve balık yiyerek sağ kalmayı başardı. Suda değişen şartlarda yaşamını ve
neslini sürdürebilmek demek yeni bir tür oluşumuna doğru yürüyüşü başlatmak
demektir. O yürüyüş ki, bugün modern insanla sonuçlanmıştır.
Bu şekilde ayağa kalkmak
zorunda kalan bu primat en az 5-6 milyon yılını gündüzleri sığ sularda ve bataklıklarda
yiyecek toplayarak ve avlayarak geçirdi. Gecelerini de avcılarından korunmak
için üstünde yiyecek bir şey kalmamış olan kavrulmuş ağaç gövdelerinde geçirdi.(5)
Bu yaşam biçimi 8-10 milyon
yıl önce tam bir ağaççı primattan başlayıp, o günden bu güne doğru yeni yaşam
biçiminin zorladığı morfolojik, kinematik ve mekanik değişime uğrayarak
gelmiştir.
Homo
(?) Naledi Bu Yolculuğun ve Değişimin Neresindedir?
Modern insana doğru yürüyüş
ayağa kalkmakla başlamıştır. Ayağa kalkmakla ve iki ayak üzerinde yürümekle de
en çok etkilenen vücut parçası ayaklar oluyor, yani modern insana yürüyüşün ilk
değiştirmeye başladığı beden parçası ayaklardır. Ve insana doğru değişim
ayaktan başlayıp yukarı doğru, en son kafatasına kadar gitmektedir. Ellerin bir
istisnai durumu var, çünkü ayağa kalkmaya neden olan ekolojik değişimler elleri
de kullanmaya ve değişime zorluyor. Yani su ürünleri toplamak, avlamak ve
kabukluların kabuğunun açılması için kullanılıyor. Dolayısıyla elde de modern
insana doğru ayakla eş zamanlı olarak değişim başlıyor.
Dört ayaklı bir canlıyı iki
ayak üzerinde yürümeye zorladığınızda ve o canlı iki ayak üzerine kalktığında,
anında üzerine kalktığı ayaklarının taşıdığı yük iki katına çıkar. Bir de böyle
yürümek zorunda kalırsa, ayak kemiklerinin taşıdığı yük ve kemikler arası yük
dağılımı hemen değişir. Bu canlı 4-5 milyon yıl böyle yürürse ve bu duruma uyum
sağlarsa, bacak ve ayak kemiklerinde değişim kaçınılmazdır.
Naledinin ayak kemiklerinin
insan benzeri olmasının nedeni bu adaptasyondur. İki ayaklılığa zorlanan bir
canlının, ilk etkilenen vücut parçası ayaklar ve bacaklardır.
Eller
Neden İnsan Benzeri?
Bataklık ve sığ sularda yaklaşık
4-5 milyon yıldır elleriyle su bitkileri toplayan ve su ürünleri avlayan bir canlının, ayağa kalkma durumundan ayak ve bacaklardan sonra ikinci derecede
etkilenen vücut parçası elleridir. Elleriyle bitkileri toplar, kabukluların
tümünü avlar ve kabuklarını açar, balığı yakalar (balığı kavramak zorundadır) .
Doğal olarak eller bu duruma uyum sağlamıştır. Eldeki metacarpal kemiğinin
modern insana çok benzediği söylenmektedir.(1) Mardin’li midyecilerin metacarpal
kemiklerinin normal insanlara göre daha kalın olduğunu ilgili bilim insanları
bilirler. Bunun nedeni midye kabuğunu açarken başparmağın kullanılma biçimidir.
Su ürünlerinin omega3 ve
omega6 açısından zengin olduğu ve beyin dokularının gelişmesinde önemli etkisi
olduğu bilinir. Elbette akıllı canlı olmasının nedeni sadece omega3 ve omega6
değildir. Öyle olsaydı, deniz ürünleriyle beslenen tüm deniz canlıları dahi
olurdu. Bazı çevreler et yedi, pişirdi yedi ve o nedenle akıllı canlı oldu
savını ileri sürmektedirler. Akıllı olmakta ana faktör et olsaydı, aslanlar
dahi olurdu.
Naledinin kollarının uzun
olması, omuz morfolojisinin tırmanmaya uygun olması ve parmak kemiklerinin içe
bükük olması hala yaşamında ağacı kullandığını göstermektedir.
40
yıldır savunduğum gibi naledi semiarborial-semiaquatic'tir.
Naledi bize göstermiştir ki,
vücut parçaları (beyin hariç) yaşamında kullanım şekline ve süresine bağlı
olarak değişmektedirler. Değişimin yönü de modern insandır.
Naledinin göğüs kafesi
primatımsıdır. Yani primatınki gibi koniktir. İnsanın ki silindiriktir. Nedeni
de iki ayaklılık sonucu gövde dikleşmeye başlayınca iki ayaklılığın zorunlu
fiziksel sonucu olarak beden ağırlık aksını ayak taban alanları içinde tutmak
zorunluluğundan dolayı pelvis daralmış, leğen şeklini almış ve göğüs kafesi
daralıp silindirikleşmiştir. Bu daralma sonucu karın boşluğu şempanzeye göre
1/3 oranında küçülmüş, embriyonun hareket alanı sınırlanmış, akıllı canlı
olmanın ana koşulu olan akıl taklasına neden olmuştur.(3),(4)
Naledinin
diş yapısı:
Premolar diş kökleri hariç
genel olarak insan benzeridir. Ve dişlerin insan benzeri olmasının nedeni,
yumuşak su ürünleriyle uzun süre beslenmeleridir.(salyangoz, midye, balık ve
diğer su kabukluları ve su bitkileri).
Naledi yorumlanırken Dmanisi
fosilleri göz ardı edilmektedir, hiç yokmuş gibi davranılmaktadır.(6) Naledinin
doğru analiz edilip anlaşılması için Dmanisi fosillerinin doğru anlaşılması
gerekmektedir. Çünkü Dmanisi’de beş tane aynı dönemde yaşadıkları kesin olarak
saptanmış (1,8 myö) birbirinden oldukça farklı kafatasları (cranial) ve
iskeletler (postcranial) bulunmuştur. Bu fosiller arasındaki farklılık kazı
ekibini derinden düşündürmüş, neden bu kadar fark vardır diye araştırmaya
zorlamıştır. Araştırma ekibi dünyanın çeşitli yörelerinden modern insan
iskeletleri alarak karşılaştırma yapmışlar ve modern insanlar arasındaki
kafatası ve iskelet farklılıklarının Dmanisi fosillerininkinden daha fazla
olduğunu görmüşler. Bununla da yetinmeyip günümüz şempanze kafatası ve
iskeletlerini karşılaştırmışlar. Onların da arasındaki farkların Dmanisi
fosillerinden daha fazla olduğunu görmüşler. Bununla da yetinmeyip günümüz
bonoboları arasında da aynı karşılaştırmayı yapmışlar. Onlarda da aynı sonucu
almışlar. Buradan çıkan sonuç; insan evriminin tek soy (one lineage) olarak
geliştiğidir. Dmanisi fosilleri ve araştırma ekibinin Science dergisinde
yayınlanan makaleleri bunu böyle ifade etmektedir.(7)
Konvansiyonel antropoloji
bulduğu her fosildeki diğer fosillerden olan küçük farklılıkları baz alarak,
her fosili ayrı cins ya da tür olarak tanımlama eğilimindedir. O nedenle
karmaşık bir soy ağacı vardır. Hiç kimse de sormamaktadır: ‘’Neden bu kadar çok
cins ve tür var? Neden bu cins ve türler
yok oldu? Şimdi neden tek bir insan türü var?’’
Örneğin; bir
australopithecineden gen örneği alınabilse, neandartellerde olduğu gibi ortak
gen dizilimimizin olmayacağını kim iddia edebilir? Belki de ilerde bu
yapılabilecek ve hep birlikte sonucunu göreceğiz.
İnsan
evrim sürecini:
1-
İki ayaklılık öncesi: primat dönemi (8-10
myö)
2-
İki ayaklılık sonrası: australopithecine
dönemi (8-2 myö)
3-
Homo dönemi (2 myö- günümüz) olarak ele
alabiliriz.
Australopithecine, ağaççı
primatın değişen olağanüstü yaşam koşullarından dolayı değişerek ve dönüşerek
oluşturduğu bir canlı, homo da australopithecinenin değişerek ve dönüşerek
oluşturduğu bir canlıdır. Yani baştan beri tek cins vardı ve bu cins değişe-
dönüşe modern insanı oluşturdu.
İşte neden günümüzde tek
insan türü var sorusunun yanıtı! Baştan beri tek tür vardı. Değişe dönüşe
geldi. Şimdi de tek tür var.
Naledinin
Bilim Dünyasındaki Yankıları
Lee Berger ve ekibinin
Nature dergisine gönderdiği birden fazla makalenin hakemler tarafından
reddedilmesi, Amerikalı antropolog Tim White başta olmak üzere antropoloji
dünyasından ciddi eleştiriler almıştır. Hatta Tim White The Times dergisine
verdiği röportajda makalenin yayınlandığı eLife dergisinin hakemlerinin
tarihlendirme yapılmadan yayınlama isteğine itiraz ettiklerini söylemektedir.
Tarihlendirmeme nedeni olarak fosillerin zarar görebileceği gibi bir gerekçe de
bilim dünyası tarafından pek ciddiye alınmamaktadır. Çünkü ellerinde 1500 parça
vardır. Ayrıca bir kuş ve fare kemiği vardır. Onlar kullanılarak yaş tayini
yapılabilirdi.
Cris Stringer naledi kafatasını Dmanisi5 fosiline çok yakın bulduğunu ve benzettiğini
söylemektedir.
On beş bireyin mağara nasıl
girdiğine ilişkin Richard Leakey ‘’Jeolojik yapılar da sürekli değişime
uğrarlar. O mağaranın o dönemde başka girişleri olması olasıdır, Berger henüz
onları bulamadı’’ diye yorum yapmıştır.
Kaynakçalar:
1-
Berger L. et al. 2015 eLife,;4:e09560
2-
Hardy A.17. 03. 1960 New Scientist
3-
Kaynak O. 2013 ''Processes and Mechanisms
of Human's Evolution Towards the Intelligent Living Being'' Gordon
Research Conferences
4-
Kaynak O. 2013 ''Doğal Seçilim İki Ayaklılığı ve Büyük
Beyni Seçiyor mu?'' V. Ulusal Biyolojik Antropoloji
Sempozyumu Bildiri Özetleri Kitapçığı s:17
5- Kaynak O.''İnsan
Evriminde Üç Sıçrama'' Cumhuriyet Bilim Teknoloji Dergisi s:1391/13, 2013
6-
Kaynak O. ''Akıl Taklası Bakış Açısıyla Dmanisi
Fosillerinin Analizi'' Cumhuriyet Bilim Teknoloji Dergisi s:1408/18, 14.03.2014
7-
Lordkipanidze D., et al. 2013 Science,
8- Nakatsukasa M, Hirasaki E, Ogihara N
.2006 Sep Am J Phys Anthropol. 131(1):33-7.