Celal Şengör hocamızın bilim ve evrim konusundaki yazısı ve daha sonra internette yayınlanan söyleşisi üzerine, bir şeyler söylemek gereği duydum ve o yazımı sizlerle de paylaşıyorum.
Hocamız insan merakının bilimle ilişkisini tespit edip detaylandırdıktan sonra, biyolojik evrimin merakı yarattığını söyledi. Bununla da merakın insan canlısının türünü sürdürebilmesinde önemli bir faktör olduğunu ileri sürdü. Ardından yine biyolojik evrimin aklı yarattığını çünkü insan türünün aklı olmazsa, türünü sürdüremeyeceğini öne sürdü. Yani demek istedi ki; insan biyolojik evrimi sürecinde akıllı canlı olma seçilim baskısı altında kaldı ve bu seçilim baskısına uyumsal yanıt vererek akıl geliştirdi, akıllı canlı oldu.
Aslında bu akıl yürütme biçimi aynı zamanda genel evrim(türleşme) yasasıdır. Bugüne dek bilim insanları, özellikle biyolojik antropologlar insan evrimini (yeni bir tür olarak ortaya çıkma) bu mantıkla açıklamaya çalıştıkları için insan evrimi üzerine tartışmalar devam edip gitmektedir.
Peki ben ne diyorum:
Hocamız her şeyin sorularla başladığını doğru olarak ileri sürüyor.
Ben de bir soru soruyorum; Akıl hangi canlının hayatta kalmasında, türünü sürdürmesinde birincil faktör olarak işlev görmez?
Bırakın hayvanları ağaçlar dahi bahar gelmeden , kışın ortasında bir kaç günlük güneşli havaya aldanıp bahar geldi diye çiçek açıp türlerini riske atmazlardı. Tavuklar altından alınan yumurtanın bilincine varır, sofralardaki parçalanmış halini hayal eder, ''bu insanlar ne iyilik sever, beni besleyip, barındırıyorlar'' yanılgısına düşmezlerdi. Kendisinin ''avcısı tarafından evcilleştirilmesine'' izin vermezdi. Koyunlar da aynı şekilde avcılarının kendilerini bakıp, barındırdığı yanılgısına düşmezlerdi.
Özet olarak akıl bütün biyolojik organizmaların hayatta kalmalarında, türlerini sürdürmelerinde etken olabilecek, tayin edici bir faktördür.
Bir soru daha; Evrim süreçleri insan dışındaki canlıları neden akıllı olmaya zorlamamıştır?
Bu sorunun yanıtı; evrim süreç ve mekanizmaları insan dahil hiç bir canlıyı akıllı canlı olmaya zorlamamıştır. Öyle olsaydı, 3,9 milyar yıldan bu yana yeryüzünde akıl geliştirmemiş canlı kalmazdı. Her canlı en az modern insan kadar akıllı olurdu.
Peki insan nasıl akıllı canlı oldu?
Kısaca; 6-7 milyon yıl önce şu anda Rift vadisinin bulunduğu doğu Afrika'da, günümüzde yok olmuş ama o zaman var olan, tropik ormanların kanopilerinde yaşayan bir primat vardı. Rift boyunca oluşan (hala bir çoğu canlı) devasa yanardağlar, olağanüstü çöküntüler, yeraltı sularının yeryüzüne çıkması, bu büyük yanardağların oluşturduğu devasa depremler bu canlıların üzerinde yaşadığı ekvatoryal ormanları yok etmiş. Olağanüstü değişen çevre (yaşam alanları) koşulları bu canlıyı sığ sularda iki ayak üzerinde yürüyerek besinini sudan elde etmeye zorlamıştır. 4-5 milyon yıl sığ sularda iki ayak üzerinde yürüyerek su bitkileri, her çeşit su ürünleri (balık da dahil) ile yaşamını sürdüren bu canlı iki ayak üzerinde yürümeye uyarlanmıştır. Fizik yasaları gereği belden aşağısı iki ayaklı olmaya uyarlanınca, gövde yukarı doğru dikleşmek zorunda kalmıştır. Bu dikleşmenin sebebi beden ağırlık aksını taban alanları içinde tutmaktır. Lokomosyon (yer değiştirme) hareket edebilen canlıların yaşamlarını sürdürmeleri için olmazsa olmazlarından birisidir. Bu nedenle doğal seçilim her canlıyı optimal hareket fonksiyonlarına sahip olmaya zorlar. Bunun sonucudur ki; bu primat modern insanın hareket fonksiyonlarını kazanmaya zorlanmıştır. Giderek düşeyleşmeye başlayan gövde, belirli bir düşeylik açısına geldiğinde rahimdeki embriyonun pozisyonu bozulmuş yani bir anlamda düşey gövdeliliğe uyumsal yanıt (adaptive response) vermiş, 180 derecelik bir takla atarak başını annenin diyaframına doğru çevirmiştir. İşte bu takla kafatası büyümesini başlatmıştır. Ben buna Akıl Taklası diyorum.
Yaklaşık 2 milyon yıl öncesine rastlayan bu takla modern insan olma sürecini başlatmıştır. Bu takla ile büyümeye başlayan kafatası (beyin) hacmi 350 cc den 700 cc lere geldiğinde yeterli akla sahip olabildiği için bir eline uzun bir sopa almış, avcısını yanına yaklaştırmamış yani uzakta tutmuş. Diğer eline taş alıp avını uzaktan etkiler olmuş. Bunun sonucunda da dünyayı kolonize etmek üzere yola çıkmıştır. Ben bu aşamaya da Akıl Eşiği diyorum.
Özet olarak;
1- Çevre koşullarının olağanüstü değişmesinin sonucu olarak İki ayaklılık sıçraması
2- İki ayaklılığa bağlı gövde dikleşmesinin sonucu olarak Akıl taklası sıçraması
3- Akıl taklası sonucu olarak Akıl Eşiği Sıçraması
4- Akıl eşiği sıçramasının sonucu olarak Ateşin Kontrol Edilmesi Sıçraması
5- Bütün bu sıçramaların sonucu olarak da Konuşmanın Geliştirilmesi Sıçraması
gibi birbiriyle sebep-sonuç ilişkisi içerisinde olan beş diyalektik sıçrama sonucu modern insan oluşmuştur.