Haziranın
ortalarında bazı ulusal ve uluslar arası haber kanallarında ve özellikle sosyal
medyada Japonya’da bir grup öğrenci tarafından bir tavuk yumurtasının kabuğu
dışında, bir bardak içinde döllenip kuluçka ortamına alınarak civciv elde
edildiği haberini okudum ve izledim. Bu beni çok hüzünlendirdi. Çünkü 40 yıl
evvel 1975’te Niğde E-tipi cezaevinde siyasi hükümlüyken bu deneyi yapmış ve
civcivleri elde etmiştim. Hayatımın sonraki dönemlerinde bir çok dost ve
arkadaş sohbetlerinde bu olayı anlatır dururdum. Nedense bu deneyin çokta
önemli olmadığını düşünüyordum. Çünkü ben bu olayın fazla fazla üstünde, önemde
ve ciddiyette bir başka deney öneriyordum.
Bu
deneyi yapmamın nedeni; o yıllarda kafamda bir şempanze embriyosu insan rahmine
inplante edilse ve buradan doğum sağlansa, insandan doğan şempanze yavrusunda
ne gibi değişiklikler olur? Acaba bu yavru belirli bir erişkinliğe geldiğinde
konuşur mu? Sorusuyla dolaşıp duruyordum. Anlatılmaz bir şekilde bu soru içimi
kemiriyordu. Birkaç küçük mektupla konuyla ilgili bazı akademisyenlere yazıp,
görüşlerini almak istedim, bana ‘’ülkemizin bu kadar sorunları varken, bunlarla
mı uğraşacağız’’ diye yanıt verdiler. Ben de Niğde cezaevinde siyasi
hükümlüydüm. İçim içimi yiyor, meraktan çatlıyordum. Özellikle bu şempanze
embriyosu insan rahminde gelişir mi sorusu beynimi kemiriyordu. Ördek
yumurtasının tavuk altında, tavuk yumurtasının kaz altında civciv çıkardığını
biliyordum. Hepsinin de suni bir ortamda (kuluçka makinesi) civciv çıkardığını
biliyordum. Buradan şöyle bir sonuç çıkardım: bir yumurta döllenmişse, bundan
sonrasında belirli bir zaman içinde, belirli ısıda tutulması ve beslenmesi kalıyordu
geriye. Yani ana koşul (iç şart) döllenmiş olmak, ısı, zaman ve beslenme de dış
şart oluyordu. Ana koşul sağlandıktan sonra dış koşullar yani ısı, zaman ve
beslenme (Civcivin oluşuncaya kadar ki besin maddesi yumurtanın içinde var.)
değişik şartlarda sağlanabilir diye düşündüm. Aklıma döllenmiş yumurtanın
kabuğunu kırıp, yumurtayı bir bardak içine koyup kuluçka şartlarında denemek
geldi. Cezaevi idaresini ikna edip, kuluçka şartları için gerekli malzemeleri
aldım. İdare bana dışarıdan on tane döllenmiş köy yumurtası getirtti. On yumurtanın
dördünü hiç kırmadan kuluçka ortamına koydum. Bunları kırmamamın nedeni kuluçka
şartlarını sağlayıp, sağlayamadığımın testi içindi. Üç tanesini kırıp çay
bardağına koydum. Diğer üç tanesini de dış ışık etkisi azalsın diye fincana
koydum. Ağızlarını da mentolü mendille kapattım. Bu süre içinde ne yediğimi
anladım, ne içtiğimi anladım, ne uyuduğumu anladım. İkinci haftaya doğru
bardaklardaki yumurtalarda siyah noktalar belirmeye başladı. Tarif edilmez bir
heyecan ve gerginlik yaşadım, sanki bu deney gerçekleşmezse, bence büyük ve
önemli hipotezim çürümüş olacaktı. Ben bu deneyleri yaparken ve bunları
söylerken, bilim dünyasında ne tüp bebek vardı, ne de in vertile fertilizasyon
vardı. Sonuçta dört kırılmamış yumurtadan, üç tane de fincanlardan olmak üzere
yedi civciv elde ettim. Bardaktakilerde ise embriyolar siyahlaştı ve kavruldu.
Büyük olasılıkla kuluçka kutusunun küçük olması ve ısıtıcı ampulün bardaklara
yakın olmasından doğan ısı etkisi ve belki de ışık etkisi nedeniyle
bardaklardan civciv elde edemedim.
Bu
olaydan sonra kendime şunu söyledim: ‘’şempanze deneyini önemse ve ciddiye
al!’’
Önemsedim
ve ciddiye aldım. Hayatımın anlamı oldu. Yaşamımı ona göre kurguladım ve
kurdum. Süreç hala devam ediyor ve fakat ben yalnızlığımı, desteksizliğimi, kimsesizliğimi
giderek daha derin hissediyorum. Amerika’da 2013 yılında GRC konferansında
ABD’de kal ve çalışmalarına burada devam et dediler, hayır dedim. Ünlü bir
insan evrimi araştırma enstitüsü direktörü ortak makale yazmayı üstü kapalı
önerdi, kabul etmedim. İTÜ’lü sınıf arkadaşlarımın maddi desteğiyle ABD’ye
gittim. Moskova ve Londra’daki toplantılara yine kişisel dostlarımın desteğiyle
gittim. Gelişmekte olan bir ülkenin akademisyen olmayan bir araştırmacısı
olarak tek başıma dünyaya tezlerimi anlatmaya çalışıyorum.
Şunu
anladım ki; aykırı şeyler söyleyen bir bilim insanının, araştırmacının yaşaması
gereken buymuş. Tabii bu beni derinden etkiliyor ve üzüyor. Başka bir ülkenin
vatandaşı olsaydım, şimdi dünyanın tanıdığı, bildiği anlı şanlı bir bilim adamıydım.
Niğde cezaevi kabuksuz yumurtadan çıkan civcivlerle |