Friday, 8 July 2016

YENİ ŞEYLER SÖYLEMENİN İNANILMAZ YALNIZLIĞI




Haziranın ortalarında bazı ulusal ve uluslar arası haber kanallarında ve özellikle sosyal medyada Japonya’da bir grup öğrenci tarafından bir tavuk yumurtasının kabuğu dışında, bir bardak içinde döllenip kuluçka ortamına alınarak civciv elde edildiği haberini okudum ve izledim. Bu beni çok hüzünlendirdi. Çünkü 40 yıl evvel 1975’te Niğde E-tipi cezaevinde siyasi hükümlüyken bu deneyi yapmış ve civcivleri elde etmiştim. Hayatımın sonraki dönemlerinde bir çok dost ve arkadaş sohbetlerinde bu olayı anlatır dururdum. Nedense bu deneyin çokta önemli olmadığını düşünüyordum. Çünkü ben bu olayın fazla fazla üstünde, önemde ve ciddiyette bir başka deney öneriyordum.
Bu deneyi yapmamın nedeni; o yıllarda kafamda bir şempanze embriyosu insan rahmine inplante edilse ve buradan doğum sağlansa, insandan doğan şempanze yavrusunda ne gibi değişiklikler olur? Acaba bu yavru belirli bir erişkinliğe geldiğinde konuşur mu? Sorusuyla dolaşıp duruyordum. Anlatılmaz bir şekilde bu soru içimi kemiriyordu. Birkaç küçük mektupla konuyla ilgili bazı akademisyenlere yazıp, görüşlerini almak istedim, bana ‘’ülkemizin bu kadar sorunları varken, bunlarla mı uğraşacağız’’ diye yanıt verdiler. Ben de Niğde cezaevinde siyasi hükümlüydüm. İçim içimi yiyor, meraktan çatlıyordum. Özellikle bu şempanze embriyosu insan rahminde gelişir mi sorusu beynimi kemiriyordu. Ördek yumurtasının tavuk altında, tavuk yumurtasının kaz altında civciv çıkardığını biliyordum. Hepsinin de suni bir ortamda (kuluçka makinesi) civciv çıkardığını biliyordum. Buradan şöyle bir sonuç çıkardım: bir yumurta döllenmişse, bundan sonrasında belirli bir zaman içinde, belirli ısıda tutulması ve beslenmesi kalıyordu geriye. Yani ana koşul (iç şart) döllenmiş olmak, ısı, zaman ve beslenme de dış şart oluyordu. Ana koşul sağlandıktan sonra dış koşullar yani ısı, zaman ve beslenme (Civcivin oluşuncaya kadar ki besin maddesi yumurtanın içinde var.) değişik şartlarda sağlanabilir diye düşündüm. Aklıma döllenmiş yumurtanın kabuğunu kırıp, yumurtayı bir bardak içine koyup kuluçka şartlarında denemek geldi. Cezaevi idaresini ikna edip, kuluçka şartları için gerekli malzemeleri aldım. İdare bana dışarıdan on tane döllenmiş köy yumurtası getirtti. On yumurtanın dördünü hiç kırmadan kuluçka ortamına koydum. Bunları kırmamamın nedeni kuluçka şartlarını sağlayıp, sağlayamadığımın testi içindi. Üç tanesini kırıp çay bardağına koydum. Diğer üç tanesini de dış ışık etkisi azalsın diye fincana koydum. Ağızlarını da mentolü mendille kapattım. Bu süre içinde ne yediğimi anladım, ne içtiğimi anladım, ne uyuduğumu anladım. İkinci haftaya doğru bardaklardaki yumurtalarda siyah noktalar belirmeye başladı. Tarif edilmez bir heyecan ve gerginlik yaşadım, sanki bu deney gerçekleşmezse, bence büyük ve önemli hipotezim çürümüş olacaktı. Ben bu deneyleri yaparken ve bunları söylerken, bilim dünyasında ne tüp bebek vardı, ne de in vertile fertilizasyon vardı. Sonuçta dört kırılmamış yumurtadan, üç tane de fincanlardan olmak üzere yedi civciv elde ettim. Bardaktakilerde ise embriyolar siyahlaştı ve kavruldu. Büyük olasılıkla kuluçka kutusunun küçük olması ve ısıtıcı ampulün bardaklara yakın olmasından doğan ısı etkisi ve belki de ışık etkisi nedeniyle bardaklardan civciv elde edemedim.
Bu olaydan sonra kendime şunu söyledim: ‘’şempanze deneyini önemse ve ciddiye al!’’
Önemsedim ve ciddiye aldım. Hayatımın anlamı oldu. Yaşamımı ona göre kurguladım ve kurdum. Süreç hala devam ediyor ve fakat ben yalnızlığımı, desteksizliğimi, kimsesizliğimi giderek daha derin hissediyorum. Amerika’da 2013 yılında GRC konferansında ABD’de kal ve çalışmalarına burada devam et dediler, hayır dedim. Ünlü bir insan evrimi araştırma enstitüsü direktörü ortak makale yazmayı üstü kapalı önerdi, kabul etmedim. İTÜ’lü sınıf arkadaşlarımın maddi desteğiyle ABD’ye gittim. Moskova ve Londra’daki toplantılara yine kişisel dostlarımın desteğiyle gittim. Gelişmekte olan bir ülkenin akademisyen olmayan bir araştırmacısı olarak tek başıma dünyaya tezlerimi anlatmaya çalışıyorum.

Şunu anladım ki; aykırı şeyler söyleyen bir bilim insanının, araştırmacının yaşaması gereken buymuş. Tabii bu beni derinden etkiliyor ve üzüyor. Başka bir ülkenin vatandaşı olsaydım, şimdi dünyanın tanıdığı, bildiği anlı şanlı bir bilim adamıydım.

Niğde cezaevi kabuksuz yumurtadan çıkan civcivlerle